Examples of using "'old" in a sentence and their turkish translations:
Ben yaşlıyım.
Sen yaşlısın.
Ne kadar yaşlı çok yaşlıdır?
Onlar yaşlı.
Tom yaşlı göründü.
Yaşlı değilsin
Bu çok eski.
Merhaba, eski dostum !
"Kaç yaşındasın?" "On altı yaşındayım".
O yaşlanıyor.
"Kaç yaşındasın?" "On altı yaşındayım."
O yaşlı.
O yaşlı!
- O çok yaşlı.
- O, çok yaşlıdır.
Hangisi eski?
Yaşlanıyorum.
- O eski bir haber.
- Bu eski haber.
Ben yaşlıyım ama o kadar yaşlı değilim.
- Şarabın ve arkadaşın eskisi makbuldür.
- Şarap ve dostluk yıllandıkça değer kazanır.
Yaşlı değiliz.
Yaşlı değilim.
Tom çok yaşlı.
Ben, bir yaşlı adam, yaşlılık hakkında yaşlı bir adama yazdım.
Tom eski kafalı.
- Tom yaşlı.
- Tom yaşlı bir adam.
On iki yaş bir köpek için yaşlıdır.
Kaç yaşındaydı.
Masam eski.
"Kaç yaşındasın?" "On altı yaşındayım."
O kadar yaşlı değilim.
- Ben 18 yaşındayım.
- On sekiz yaşındayım.
"Kaç yaşındasın?" "On altı yaşındayım."
Ben on altı yaşındayım.
Ben on dört yaşındayım.
"Kaç yaşındasın? "Otuz yaşındayım."
Ama çok eski bir yer.
Selam, eski arkadaşım!
- O yaşlıdır.
- O yaşlı.
O yaşlandı.
Biz eski arkadaşız.
Yeterince yaşlıyım.
Bu oldukça eski.
Kendimi yaşlı hissediyorum.
Tom yaşlıydı.
O yaşlı.
Bu eski.
Yaşlanıyorum.
Yoksul yaşlı Tom.
Ben gerçekten yaşlıyım.
Tom yaşlı.
Çok yaşlısın.
Çok yaşlısın.
Tom yaşlı değil.
Tom yaşlı görünüyor.
Çok yaşlıyız.
Herkes yaşlanır.
Onlar eski dostlar.
Ben eski kafalıyım.
Tom yaşlı görünüyor.
Hangisi eski?
Biz yaşlanıyoruz.
Biz zaten yaşlıyız.
Ben oldukça yaşlıyım.
Yaşlı görünüyorsun.
Yaşı çok büyük.
Çok yaşlı.
Yaşlı değilsin
Yaşlı kadınlarız.
Eski bir evde yaşlı bir adam yaşardı.
“O kaç yaşında?” “On iki yaşında.”
O benim eski arkadaşım.
Tom yeterince yaşlı değil.
Ben 18 yaşındayım.
"Kaç yaşındasın?" "Ben halen 17 yaşındayım."
Kaç yaşındasınız? - Yirmi üç yaşındayım.
Bu eski bir kitap.