Translation of "A lifetime" in Turkish

0.881 sec.

Examples of using "A lifetime" in a sentence and their turkish translations:

I wish you a lifetime of happiness.

Sana ömür boyu mutluluk diliyorum.

This is the chance of a lifetime.

Bu bir ömür boyu şanstır.

It happens only once in a lifetime.

O, hayatta yalnızca bir kez olur.

This is the opportunity of a lifetime.

Bu, bir ömür boyu süren fırsattır.

You wouldn't have guessed in a lifetime.

Bir ömür boyu tahmin etmezdin.

It's a once in a lifetime opportunity.

- Böyle fırsat insanın ayağına 100 yılda bir gelir.
- Böyle fırsat insanın eline bir kez geçer.
- Bu hayat boyu bir kez gelecek bir fırsat.

I wish you both a lifetime of happiness.

İkinize de ömür boyu mutluluklar diliyorum.

Her dream of a lifetime finally came true.

Hayatının rüyası sonunda gerçek oldu.

This is a once-in-a-lifetime chance.

Bu, hayatının fırsatı.

Some people need a lifetime to understand this.

Bazı insanların bunu anlamak için bir ömre ihtiyacı var.

Tom gave me enough soap to last a lifetime.

Tom bana bir ömür boyu yetecek kadar sabun verdi.

He spent a lifetime honing his skills as a hunter

Bütün bir yaşamı avcılık yeteneklerini geliştirmek

He’s spent a lifetime immersed in pioneering research of reptiles,

Hayatını sürüngen araştırmalarında öncülük ederek geçirdi

If you want happiness for a lifetime, help someone else.

Ömür boyu mutluluk istiyorsan başka birine yardım et.

But I don't know yet how this develops over a lifetime.

Fakat yaşam boyu bu nasıl gelişiyor henüz bilmiyorum.

A chance like this only comes along once in a lifetime.

Bunun gibi bir şans, ömür boyunca sadece bir kez gelir.

You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.

Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.

Tom doesn't need any more soap. Mary gave him enough to last a lifetime.

Tom'un daha fazla sabuna ihtiyacı yok. Mary ona bir ömür boyu yetecek kadar sabun verdi.

If that woman will love me for who I am for a lifetime, I would marry her.

O kadın beni ömür boyu ben olduğum için sevecekse ben onunla evlenirim.

It only takes a word to break a heart. But neither an apology nor a lifetime is enough to mend it.

Kalbi kırmaya tek bir söz yeter; ama kırılan kalbi tamir etmeye ne bir özür, ne de bir ömür yeter.

The most instinctive act of nearly every creature is to protect its young, and with humans, this response persists for a lifetime.

Neredeyse her canlının en içgüdüsel davranışı küçüklerini korumaktır, ve insanlarda bu müdahale hayat boyu sürer.

Give a man a fish and you feed him for a day. Teach a man to fish and you feed him for a lifetime.

- Bir insana bir balık verirsen onu bir gün beslersin. Bir insana balık tutmayı öğretirsen onu ömür boyu beslersin.
- Birine balık verirsen o gün karnını doyurursun. Balık tutmayı öğretirsen her gün karnını doyurursun.