Examples of using "épp'" in a sentence and their turkish translations:
Sadece duş alıyordum.
Ben düşünüyordum.
Az önce gittiler.
Sadece yeni başladım.
Sadece yeteri kadar kaynatılır.
- O, yemek yiyor.
- O yemek yiyor.
Oradan yeni geldim.
Az önce Tom ile kahvaltı yaptım.
Akşam yemeğini daha yeni yedim.
O seninle dalga geçiyor.
Ben gazete okuyorum.
Onları az önce buldum.
Biz az önce akşam yemeği yedik.
Biz sadece başlıyoruz.
Biz sabah kahvaltısı hazırlıyoruz.
Sadece gidiyorduk.
Mektubunu az önce aldım.
Peki, neden Dünya?
...kışın başları.
O sırada Che Guevara'nın ölümünün
O, o zaman bulaşık yıkıyordu.
O şimdi yüzüyor.
- Onu az önce yaptım.
- Daha şimdi yaptım.
- Yaptım işte.
Onu henüz buldum.
Hayır, ne yazık ki; aksine.
Biraz önce eve geldim.
Önemli bir şeyi yarıda kesiyor muyum?
Sadece Boston'daydık.
Yapmaya niyet ettiğim bu.
Şu anda vaktim yok.
Az önce dışarı çıktı.
Az önce kan verdim.
Bunu sadece şimdi buldum.
Ben de bu yüzden buradayım.
Ben az önce ona söyledim.
Ben sadece terfi ettim.
Tom az önce geldi.
Tom kahvaltı hazırlıyor.
Az önce onları gördüm.
Mektubun demin geldi.
Az önce kahvaltıyı bitirdim.
Tom daha yeni kazandı.
Bunu sadece haberlerde gördüm.
Güneş biraz önce battı.
Dün biz sosyal medyada paylaşım yapan
Tam tekenin ihtiyacı olan şey.
O bir bıçağı biliyordu.
Tom az önce geldi.
Tom sadece geçinmeye çalışıyor.
Az önce öğle yemeğini yedim.
Güneş henüz doğdu.
Başkan şimdi dışarda.
- Sadece bu kitabı okumayı bitirdim.
- Az önce bu kitabı okumayı bitirdim.
Ben az önce karakoldan geldim.
Ben sadece hastaneden bir çağrı aldım.
Az önce ısırıldım.
Evden ayrılmak üzereydi.
Babam bana nasıl yemek pişireceğimi öğretiyor.
Ben sadece ona bir tane verdim.
Geçenlerde Tom'la konuştum.
Az önce İsveç'ten geri geldim.
Boston'dan yeni döndüm.
Biz sadece birkaç şeyi tamir ettik.
Bir partiye gitmek için hazırlandığınızı hayal edin.
muhtemelen şarap içip peynir yiyorlar
Ergen bir ayı. Avını indirmiş.
Dişi kaplumbağalar tam da bu anı bekler.
Okyanusun en büyüleyici yüzünü sergilemesiyse
Ben sadece Tom ile görüştüm.
Tom'u ziyaret etmek için Boston'a gidiyorum.
Ağabeyim TV izliyor.
Postaneden daha yeni döndüm.
Saat tam üç vurdu.
O az önce tuvaletten geri geldi.
Okuldan az önce geldim.
Az önce okuldan eve gittim.
Ben şu anda kız arkadaşıma bir mektup yazıyorum.
Patronum beni kovdu.
Tam zamanında!
Belki de Tom şu an yemek yiyor.
Tom'un uçağı şu anda iniş yapıyor.
Çiti boyamayı az önce bitirdik.
Tom'un arabası özel araba yoluna çekildi.
O eve geldiğinde sadece bir mektup yazacaktım.
dinozorların dünyamıza yeni yerleşmesiyle başlıyor.
Şanslıyız ki bazı topluluklar tam da bunu yapıyor.
New York'un kuzeyinde bir yoldaydım.
Sen kim oluyorsun da işi yürütebileceksin?”
Güzel zamanlama.
Kaza gözlerimin önünde oldu.
Çoğu öğrenci final sınavları için hazırlanıyor.
Biz tam gitmek üzereyken Tom geldi.
Ben henüz üç ay önce cezaevinden çıktım.
Plaja gidiyoruz. Bizimle gelmek ister misin?
Tom şu anda biriyle konuşuyor. Bekleyebilir misin?
Telefon çaldığında işe gitmek üzereydim.
Nasıl araba süreceğimi öğreniyorum.
Tom az önce bana bir e-posta gönderdi.
Ailem Boston'dan buraya henüz taşındı.