Translation of "C'era una" in Turkish

0.226 sec.

Examples of using "C'era una" in a sentence and their turkish translations:

- C'era una prigione qui.
- C'era una prigione qua.

Burada bir hapishane vardı.

C'era una spiegazione.

Bir açıklama vardı.

C'era una connessione?

Bağlantı var mıydı?

- C'era una tempesta quella sera.
- C'era una tempesta quella notte.

O gece bir fırtına vardı.

C'era una paura diffusa.

Yaygın bir korku vardı.

C'era una grande folla lì.

Orada büyük bir kalabalık vardı.

C'era una cabina telefonica lì.

Orada bir telefon kulübesi vardı.

C'era una crepa nello specchio.

Aynada bir çatlak var.

C'era una cosa del genere?

Böyle bir şey var mıydı?

- Sulla sua camicia c'era una macchia di salsa.
- Sulla sua camicia c'era una macchia di sugo.
- Sulla sua camicia c'era una macchia di intingolo.

Gömleğinde bir sos lekesi vardı.

Non c'era una nuvola in cielo.

Gökyüzünde bir bulut yoktu.

Una volta c'era una chiesa qui.

Burada bir kilise vardı.

C'era una tazza rotta sulla tavola.

Masanın üstünde kırık bir fincan vardı.

C'era una luce accesa nella finestra.

Pencerede yanan bir ışık vardı.

Lo sapevo che c'era una ragione.

Bir neden olduğunu biliyordum.

- C'era una nota?
- C'era un appunto?

Bir not var mıydı?

C'era una volta una bella principessa.

Bir zamanlar, güzel bir prenses yaşıyordu.

C'era una carenza di petrolio importato.

İthal petrol sıkıntısı vardı.

C'era una chiesa qui una volta.

Burada bir zamanlar bir kilise vardı.

- C'era una limousine che aspettava Tom fuori dall'hotel.
- C'era una limousine che aspettava Tom fuori dall'albergo.

Otelin dışındaki Tom için bekleyen bir limuzin vardı.

- C'era una volta un gatto che si chiamava Tango.
- C'era una volta un gatto di nome Tango.
- C'era una volta un gatto il cui nome era Tango.

Bir zamanlar, Tango adında bir kedi varmış.

Quando ancora c'era una finestra per agire.

bir şey yapmadınız diye sorarlar.

Sul loro prato c'era una croce bruciata,

ve o ailenin çimenliklerinde yanmış bir haç vardı.

C'era una grande stella d'oro sulla porta.

Kapının üzerinde büyük bir altın yıldız vardı.

C'era una torre in cima alla montagna.

Dağın tepesinde bir kule vardı.

C'era una tendina che copriva la porta.

Kapıyı örten bir perde vardı.

C'era una grande varietà di piatti nel menù.

- Menüde çok çeşitli yemekler vardı.
- Menüde büyük bir çeşitlilikte yemekler vardı.

C'era una tonnellata di pressione su di lui.

Onun üzerinde bir ton baskı vardı.

C'era una fotografia di Tom appesa al muro.

Tom'un duvarda asılı bir fotoğrafı vardı.

Non lo sapevo che c'era una piscina qui.

Burada bir yüzme havuzu olduğunu bilmiyordum.

C'era una storia interessante nella lettera al ragazzo.

- Oğlana gönderilen mektupta enteresan bir hikâye vardı.
- Oğlana gönderilen mektupta ilginç bir hikâye vardı.
- Oğlana gönderilen mektupta enteresan bir öykü vardı.
- Oğlana gönderilen mektupta ilginç bir öykü vardı.

C'era una volta un re che aveva tre figlie.

- Bir zamanlar üç kızı olan bir kral yaşıyordu.
- Bir zamanlar üç kızı olan bir kral vardı.

C'era una grossa porta metallica che ho provato a scavalcare

Büyük bir metal kapı buldum, tırmanıp atlamaya çalıştım,

C'era una volta un gatto il cui nome era Tango.

Bir zamanlar, Tango adında bir kedi vardı.

C'era una volta un uomo povero e una donna ricca.

Bir zamanlar fakir bir adam ve zengin bir kadın yaşardı.

C'era una folla di studenti in attesa davanti alla biblioteca.

Kütüphanenin önünde bekleyen bir sürü öğrenci vardı.

E al centro di questo cumulo c'era una piccola roccia strana,

Ve bu höyüğün merkezinde, az çok bir çocuk eli büyüklüğünde,

- C'era una forte pioggia ieri.
- C'è stata una forte pioggia ieri.

Dün şiddetli yağmur vardı.

C'era una famiglia di 3 persone, che viveva al fondo della via.

Sokağın aşağısında yaşayan üç kişilik bir aile vardı.

E ricordo che c'era una strana forma alla mia sinistra che scendeva...

Solumda garip bir şekil fark edip aşağı ilerlediğimi hatırlıyorum.

C'era una miscela esplosiva nella sua testa contenente sentimenti di inferiorità e visioni di onnipotenza.

Muktedirliğin vizyonlarının yanı sıra aşağılık duyguları içeren kafasında bir patlayıcı karışımı vardı.