Examples of using "かつて" in a sentence and their turkish translations:
- Onu bir kez yaptım.
- Bir kez yaptım.
Restorana gitmek veya günlük alışveriş yapmak gibi
Bir zamanlar Osaka'da yaşadım.
Daha önce göremezken
Bir zamanlar burada bir köprü vardı.
Bir zamanlar gençtim.
Angola bir zamanlar bir Portekiz bölgesiydi.
Annem tenisle ilgilenirdi.
Daha önce göremediğim yerde
tüm zamanların en düşük seviyesinde.
O onu severdi.
- Zimbabve bir zamanlar İngiliz kolonisiydi.
- Zimbabve bir zamanlar İngiliz sömürgesiydi.
Eskiden burada bir ev vardı.
Nijerya bir zamanlar İngiliz sömürgesiydi.
O, bir zamanlar spor yıldızıydı.
O, basketbol oynardı.
Sega uzun zaman önce video oyun konsolları yapardı.
Kenya bir İngiliz sömürgesiydi.
Bir zamanlar babasını orada gördü.
O köşede bir kitapçı vardı.
Almanya bir zamanlar İtalya ile müttefikti.
Almanya bir zamanlar İtalya'nın müttefikiydi.
O zaman Nagoya'da yaşıyorlardı.
O, şimdiye kadar yaşamış en büyük insandır.
Tom bizim hünerli işçimizdi.
Afrika'ya bir zamanlar Kara Kıta denirdi.
Ben bir kez Avrupa'da bulundum.
Eskiden bahçede büyük bir kiraz ağacı vardı.
Bir zamanlar o köyde fakir çiftçiler vardı.
Ben bir zamanlar Roma'da yaşadım.
Burada bir zamanlar bir kilise vardı.
O ada bir zamanlar Fransa tarafından yönetildi.
O her zamankinden daha iyi.
Kadınların sigara içmesi yasaktı.
Dinozorlar dünyayı yönetirdi.
Bir zamanlar Amerika'da birçok köle vardı.
Bir zamanlar, her sabah koşardım.
Bugünün Türkiye'sine bir zamanlar sultan egemen oldu.
Şu ana kadar kimse Tanrıyı görmedi.
Kendi söylediklerine göre İsraillilerden nefret ediyordu
Annem bir zamanlar bir şampiyon yüzücüydü.
Bir zamanlar onun bir sürü arazisi vardı.
Büyük miktarda parası var gibi görünüyor.
Bizim şirket için çalışırdı.
Bu onun yaşadığı evdir.
Amerika Birleşik Devletleri bir zamanlar İngiliz İmparatorluğu'nun bir parçasıydı.
İngilizce programlar dinlerdim.
Bir zamanlar o hikayeyi duydum.
O kalıntılar bir zamanlar görkemli bir saraydı.
Amerika'ya yolculuk birçok hafta sürerdi.
Asla böyle bir şey görmedim.
Kral bir zamanlar o sarayda yaşıyordu.
Bir zamanlar şampiyonluk için ona rakiptim.
Amerika'daki siyah insanlar daha önce "Bize özgürlük verin." diyordu.
İnsanların her zaman olduğundan daha çok boş zamanı var.
Japonya bu yıl her zamankinden daha çok araba üretti.
Daha önce, bölge için taşkınlar kaderdi.
Kiliseyi buradan görebilirdiniz.
Tarihin en hızlı nesil tükenme hızını yaşıyoruz
Onlar bir zamanlar birbirlerine yardım etmişlerdi.
O, asla Hokkaido'da bulunmadı.
Bir zamanlar Japonya'da altın gümüşten daha az değerliydi.
Birkaç çocukla oynardım.
Böyle bir insan kalabalığını hiç görmedim.
Bir keresinde babanla karşılaştım.
Hakimler için eski seçim süreci çok haksızdı.
O eski bir üniversite profesörü ve araştırmacısıydı.
- İnsanlar artık eskisinden daha eğitimli.
- İnsanlar artık eskiden olduklarından daha eğitimli.
Yayın sektörüne olan bu erişimin eşi benzeri görülmemişti.
Tom profesyonel beyzbol oynamayı hayal ederdi.
Önceleri domatesin zehirli olduğu düşünülmüş.
Ben eskiden olduğum gibi değilim.
Bir zamanlar Dünya'nın evrenin merkezi olduğuna inanılıyordu.
- Bir zamanlar best seller olan bu kitap artık baskı dışıdır.
- Bir zamanlar bir best seller olan bu kitabın artık baskısı kalmamış.
İnsanlar bir zamanlar dünyanın yuvarlak olduğu fikriyle alay ettiler.
Amerikalılarla kavga eden Almanlar ve Rusları düşünüyorum.
O, sakin bir adamdı.
Çin, ABD'nin geri dönüştürülebilir ürünlerinin çoğunu ithal ediyordu
O böyle bir zaferle hiç taçlandırılmadı.
Eski olimpiyat eskrim şampiyonu Pál Schmitt Macaristan Cumhurbaşkanı seçildi.
Bir araştırmacı olarak, değişkenlik beni deli ediyordu.
Atlar yol-silindirlerini çekerdi fakat buhar motorunun icadıyla buhar silindirleri geldi.
O bir zamanlar onu tanıyordu ama onlar artık arkadaş değiller.
Bir zamanlar, bir zalim kral yaşarmış.
çünkü benim gibi zengin kapitalistler hiç daha zengin olmamıştı.
Eskiden Boston'da yaşadığını söylediğini düşündüm.
Yunanlar birkaç tanrıya tapardı.
Burada bir köprü vardı.
Bir zamanlar onu gördüğümü hatırlıyorum.
Burada eski bir tapınak vardı.
Burada yaşadın mı?
Tokyo borsası benzeri görülmemiş bir düşüş gösterdi.
Eskiden çok kola içerdim ama şimdi sadece su içiyorum.
Bir zamanlar terörist bir gruba katıldığını Mary'ye itiraf etmek zorunda kalması Tom'u cesaretlendirdi.
Burada bir kilise vardı.