Examples of using "がない" in a sentence and their turkish translations:
Burada şeker yok.
Tom cesaretten yoksun.
Kayıp bir bıçak var.
Hey, nabız yok.
Tom'un ihtirası yok.
- Bu sonuna kadar asla gitmez.
- Bu asla bitmeyecek.
Anahtarlarıma ihtiyacım var.
Zaman yok.
Sıfırlama düğmesi yok.
Yazmak için hiç kağıt yok.
Ateşin yok.
O, bilinen bir insan tipi.
O mizah yoksunu.
Hiçbir seçenek yoktur.
Çalışacak hiçbir yer yok.
Daha fazla tuz yok.
Hiç şeker yok.
Tom'un bir ofisi yok.
- Yanımda para yok.
- Üzerimde hiç param yok.
Onun endişesi yok.
Ama pala olmadan.
Benim gerçek bir niyetim yok.
Biz iflasın eşiğindeyiz.
Onun sağ duyusu yok.
Giyecek bir şeyim yok.
Ermenistan'da deniz yoktur.
Bacaklarımı hissedemiyorum.
Yedek bir gömleğim yok.
Ceketini çıkarmayacak mısın?
Zamanım yok.
Bastonuma ihtiyacım var.
Gökte hiç bulut yok.
Tom'un zamanı yok.
Venüs'ün uydusu yoktur.
Üzgünüm, yazmaya kalemim yok.
Canım çok yemek yemek istemiyor.
Bugün rüzgar yok.
Sabun yok.
John bu günlerde endişesiz.
Çok koklamadığınız sürece...
- Kitap okumak için zamanım yok.
- Benim kitap okumak için zamanım yok.
O kabadır.
Onun kafasının arkasında gözleri var.
Benim kalemimi bulamıyorum.
Bugün okul yok.
Kendimi fazla üzmem.
İki aydır yağmur yağmadı.
Ann çilolataya düşkün.
Tom'un kısa bir dikkat süresi var.
Ay üzerinde hiç hava yoktur.
Hey beyler, lütfen biraz sakin olun.
Fazla zamanımız yok, acele edelim.
Ayda oksijen yok.
Oturacak sandalye yok.
Çok zamanım yok.
Benim borcum yok.
Onun hiçbir dini düşüncesi yok.
Korkarım hiç zaman yok.
Canım çalışmak istemiyor.
O emin değil.
Çok ümit yok.
Bir klimanız yok mu?
Tom motivasyondan yoksun.
O motivasyondan yoksundur.
"Ne oldu?" "Anahtarım yok."
Telefonsuzluk sıkıntılı bir durum.
Hiç şekerimiz yok.
Jim senden daha fazla suçlanmayacak.
Ağustos boyunca okul yok.
Odada hiç mobilya yok.
Çikolatalı keke düşkündür.
O, genç olamaz.
Ben sadece düz bir ofis çalışanıyım.
Bir sözlük almak için param yok.
Seyahat edecek zamanım yok.
Ay'ın bir atmosferi yoktur.
Kırsal bölgede hiç eğlence yoktur.
Onun hiç çocuğu yok.
Tom'un espri anlayışı yok.
Ayak parmaklarımı hissedemiyorum.
Onun içinde yaşadığı bir evi yok.