Examples of using "はない" in a sentence and their turkish translations:
Hiçbir başarı umudu yok.
Onlar metal değil.
Karşıt kanıtım yok.
O, çalışmak zorunda değildir.
Unutmayın, zaman geçiyor.
O, Tom'dan başkası değil.
Bu karmaşık değil.
Hiç ekstra paramız yok.
Para her şey değildir.
"O, müziği sevmez." " Ben de"
Onlar artık çocuk değil ama henüz yetişkin de değil.
Yas tutacak vakit yok.
Ve sadece İspanya'da değil ...
veya haber akışlarına gelen şeyler için de.
Hiç problem yok.
O burada değil.
Başka yolu yok.
Zamanımız yok.
- Senin ateşin yok.
- Ateşin yok.
Avrupa bir ülke değil.
O zor olmayacak.
Ben emin değilim.
Fena değil.
Açıklamaya vakit yok.
Kaybedecek zaman yok.
O, iyi bir araba değil fakat o bir araba.
Bunu yapacak enerjim yok.
O, kibar biri olmaktan çok uzak.
Ben eskiden olduğum gibi değilim.
Onlar Amerikalılar gibi görünmüyor.
- Ev gibi bir şey yoktur.
- Ev gibi yer yoktur.
...saklanacak yer yoktur.
Yersiz alarm için hiç sebep yok.
Sen bir korkak değilsin.
Biz tehlikede değiliz.
O bir aptal değil.
Deprem tehlikesi yok.
Bu bir talim değildir.
Bir kedi insan değildir.
Kabuklu deniz hayvanlarını sevmiyorum.
O bir Amerikalı değildir.
Hiç şansın yok.
Tom dahi değil.
Onu hiç görmedim.
Özür dilemeye gerek yok.
O bir kedi değil, köpek.
Bu tuz değil.
Ben üye değilim.
Ben çekingen değilim.
Ben bir öğretmen değilim.
O, bir kaplan değildir.
Dikensiz güller yoktur.
Şikâyet edecek bir şeyim yok.
Başka bir şey yok mu?
Sen artık bir çocuk değilsin.
Şüpheye yer yok.
Söyleyecek daha fazla şeyim yok.
Ben, onlardan herhangi birini sevmiyorum.
Bir Amerikalı gibi görünmüyor.
Bir çocuk bir şarkıdan daha çabuk ne öğrenir?
Bir Amerikalı gibi görünmüyor.
Zehirli değil, bir boa yılanı.
Bu iyi bir haber sayılmaz.
ve hâlâ vahadan bir iz yok.
Üstüne basmak istemiyorum.
"Bugünün işini yarına bırakma."
- Hiçbir şey sevgi kadar değerli değildir.
- Hiçbir şey aşk kadar değerli değildir.
Mike voleybol takımının bir üyesi değildir.
O neredeyse bir araba değil.
Bu adil değil.
Japonya'da durum bu değil.
Şafaktan önce hava her zaman en karanlıktır.
- O endişelenecek bir şey değil.
- O endişe edecek bir şey değil.
O zavallı değildir.
Başarmak için kestirme yoktur.
- Durum böyle değil.
- O, kanıt değildir.
- Olay bu değil.
- Söyleyeceğim önemli bir şey yok.
- Söyleyeceğim özel bir şey yok.
O bir yalancı değil.
Korkman için hiçbir nedenin yok.
Canım yapmak istemiyor.