Examples of using "Некогда" in a sentence and their turkish translations:
Yas tutacak vakit yok.
Benim seyahat etmek için vaktim yok.
Şimdi yemek yemek için yeterli zaman yok.
- Sizinle uğraşacak vaktim yok.
- Seninle uğraşacak vaktim yok.
Boşa harcayacak zamanım yok.
Tom'un sıkılmaya vakti yoktu.
Açıklama için zaman yoktu.
Bugün misafirler için vaktim yok.
Zamanım yok.
Bizim acelemiz var.
Onu düşünmeye zamanım yoktu.
İnsanlar domatesin zehirli olduğunu düşünürdü.
Bu otobüs durağının önünde bir restoran vardı.
Yemek yapacak vaktim yok.
Yazacak vaktim yok.
Yardım edecek zamanım yok.
Tartışacak vaktim yok.
Düşünmek için zaman yoktu.
Bekleyecek zamanımız yok.
Benim kahvaltı için zamanım yok.
Tom şimdi biraz acelesi var.
Ona yazacak zamanım yok.
Sana yardım etmek için zamanım yok.
- Okuyacak zamanım yok.
- Okuyacak vaktim yok.
Uyumak için vaktim yok.
Bir zamanlar burada bir köprü vardı.
Konuşacak zamanım yok.
Dünyada okuyamayacak kadar çok meşgul olduğundan şikayet eden bir sürü insan var.
Benim yemek için vaktim yoktu.
Ona yardım edecek zamanım yok.
Her şeyi açıklayacak zamanım yok.
Onlara yardım etmek için zamanımız yok.
Onlara yardım etmek için zamanım yok.
Ona yardım etmek için zamanım yok.
Şimdi yardım edecek vaktim yok.
Tom, Mary'nin acelesi olduğunu söyledi.
Bugün sana yardım edecek zamanım yok.
Seninle tartışmak için vaktim yok.
Şimdi sana yardım etmek için zamanım yok.
Şimdi konuşacak zamanım yok.
Okumak için zamanım bile yok.
Okuyacak vaktim yoktu.
Oyun oynayacak vaktim yok.
Şimdi açıklayacak zamanım yok.
Şimdi seninle konuşmak için zamanım yok.
Ev ödevine yardımcı olmak için zamanım yok.
- Benim okumak için zamanım yok.
- Okuyacak zamanım yok.
Açıklamak için vaktim yok.
Hasta olmaya vaktim yok.
Herhangi bir soruyu yanıtlamak için vaktim yok.
Her şeyi Tom'a açıklayacak vaktim yoktu.
Bize yardım etmek için zamanın olmadığını biliyorum.
Okumak için yeterli zamanı olmadığından yakındı.
Bir zamanlar terörist bir gruba katıldığını Mary'ye itiraf etmek zorunda kalması Tom'u cesaretlendirdi.
Tom'a yardım edecek zamanım yok.
O kadar meşgulüm ki okumak için zamanım yok.
Bununla ilgilenecek zamanım yok.
Tom şu an yemek yemek yemek için vaktinin olmadığını söyledi.
Şu anda sana yardım edecek zamanım yok.
Sana bir sandviç yapmak için vaktim yok.