Translation of "Bulur" in Portuguese

0.006 sec.

Examples of using "Bulur" in a sentence and their portuguese translations:

- Arayan bulur.
- Kim ararsa, bulur.

- Quem procura encontra.
- Quem procura, encontra.

Yemeği de burnuyla bulur.

E usa o olfato para encontrar alimento.

Tom'u bulur bulmaz döneceğim.

- Eu voltarei assim que encontrar o Tom.
- Voltarei assim que achar o Tom.

Seni fırsat bulur bulmaz arayacağım.

Eu te ligarei assim que puder.

Tom fırsatını bulur bulmaz ayrıldı.

Tom partiu assim que pôde.

Sadece hedefini bilen, yolunu bulur.

Só quem sabe qual é o seu objetivo encontra o caminho.

Besleyici yumurtalarla dolu dişileri koklayarak bulur.

E fareja fêmeas cheias de ovos nutritivos.

O, söylediğim her şeyde hata bulur.

Ele encontra defeitos em tudo o que eu digo.

Bir arkadaş bulan bir hazine bulur.

Quem encontra um amigo, encontra um tesouro.

Fırsat bulur bulmaz, bir ziyarete geleceğim.

Assim que eu tiver uma chance virei para uma visita.

Bunu bir alıcı bulur bulmaz satacağım.

Vendê-lo-ei assim que encontrar comprador.

Benim yaptığım her şeyde bir hata bulur.

Ele encontra erros em tudo o que eu faço.

Japonlar, ateş böceği mürekkep balığını çok lezzetli bulur.

Os japoneses consideram esta lula uma iguaria.

Biz bir şey bulur bulmaz onunla irtibat kuracağız.

Assim que descobrirmos algo, o contataremos.

Tom Mary'yi yalnız bulur bulmaz, onu öpmeye başladı.

Assim que Tom ficou a sós com Maria, começou a beijá-la.

Parlak yıldızlar ile takımyıldızlarının. Böylece nokta atışıyla yerini bulur.

... das estrelas e constelações brilhantes... ... para encontrar o caminho com precisão.

Gözlerini pek kullanmaz. Onun yerine karanlıkta yolunu koklayarak bulur.

Não tem visão apurada, mas usa o olfato para se orientar no escuro.

İyi bir ağaca yaklaşan kendini iyi bir gölgede bulur.

Quem de árvore frondosa se aproxima, de boa sombra pode desfrutar.

Çocuklar her zaman arkadaş olmak için bir neden bulur.

As crianças sempre encontram um motivo para travar uma amizade.

Tom Mary'yi yalnız bulur bulmaz, ona kötü haberi söyledi.

Assim que Tom ficou a sós com Maria, deu-lhe as más notícias.