Translation of "الضيق" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "الضيق" in a sentence and their turkish translations:

‫سنهبط إلى الوادي الضيق،‬

Kanyon yarığına indik

‫المكان هنا أصبح شديد الضيق.‬

Burası gittikçe daralıyor.

‫حسناً، لنهبط في الوادي الضيق.‬

Tamam, şu kanyon yarığına inelim.

‫أم هناك؟ يساراً، جهة الوادي الضيق؟‬

Yoksa bu yönde mi? Solda, kanyon yarığının olduğu yönde mi?

- الصديق وقت الضيق.
- الصديقُ وقتَ الضيقِ.

- Gerçek dost kara günde belli olur.
- İhtiyacın olduğunda yanında olan dost gerçek dosttur.

‫هذه هو سبيلنا للخروج من الوادي الضيق.‬

Tamam, yarıktan çıkmak için buradan gideceğiz.

خلعت حذاء تسلقي الضيق وبدأت في الهبوط،

Sıkı dağcılık ayakkabılarımı çıkarıp yürüyerek inmeye başladım

‫لكن الذكر الشاب‬ ‫غير مسموح له بمشاركة الغصن الضيق.‬

Fakat genç erkeğin dar dalı paylaşmasına izin verilmiyor.

‫إذن أتريد التدلي على طول المنحدر‬ ‫وصولاً إلى الممر الضيق؟‬

Demek bu yarığın kenarından halatla inmemizi istiyorsunuz?

‫وبما أن جو هذا الوادي الضيق لطيف وبارد،‬ ‫لا تتبخر سريعاً.‬

Bu kanyon yarığı da serin olduğu için hızlı buharlaşmıyor.

‫جهة الوادي الضيق.‬ ‫قرار ذكي. سنمضي في هذا الطريق. هيا بنا.‬

olduğunu düşünüyorsunuz. Akıllıca. Pekâlâ, o tarafa gideceğiz. Hadi.

‫خرجنا ثانية من الوادي الضيق.‬ ‫وعدنا الآن للتواجد في حرارة الشمس.‬

Kanyon yarığından çıktık. Şimdi yine güneşin sıcağındayız.

‫المكان هنا أصبح شديد الضيق.‬ ‫يجب أن أتوخى الحذر ‬ ‫حتى لا أهبط فوق الأفعى مباشرة.‬

Burası gittikçe daralıyor. Yılanın üstüne basmamak için dikkatli olmalıyız.