Translation of "بأنه" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "بأنه" in a sentence and their turkish translations:

تظاهر بأنه محامٍ.

O bir avukat gibi davrandı.

تظاهر بأنه طبيب.

O, bir doktor gibi davrandı.

كلنا مقتنعون بأنه مذنب.

Hepimiz onun suçlu olduğuna inanıyoruz.

أشعرُ بأنه يتم استغلالي.

Kendimi kullanılmış hissettim.

وقف وأعلن بأنه ارتكب خطأ

ayağa kalktı ve bir yanlış yaptığını,

- تظاهر بالنوم.
- تظاهر بأنه نائم.

O, uyuyor gibi yapıyordu.

اعتقد بأنه لا يمكننا الرفض.

Sanırım biz hayır diyemeyiz.

أخشى بأنه لا يمكن تجنبه.

Korkarım bu kaçınılmaz.

يقول توم بأنه مشغول للغاية.

Tom çok meşgul olduğunu söylüyor.

لماذا أخبرتهم بأنه كان خطئي؟

Neden onlara bunun benim hatam olduğunu söyledin?

أتذكّر التفكير بأنه كان غريباً جداً

Hatırlıyorum da

عن إخبار رجل آخر بأنه يتألم.

kırmak yerine, ölmeyi seçeceğini biliyorum.

إنه معروف بأنه عازف بيانو كبير

O, iyi bir piyanist olarak bilinir.

يقول توم بأنه استمتع بالحفلة الموسيقية.

Tom konserden zevk aldığını söylüyor.

اعتقد بأنه يمكننا مساعدة بعضنا البعض.

Sanırım birbirimize yardım edebiliriz.

قال توم بأنه رأى ماري البارحة.

- Tom dün Mary'yi gördüğünü söyledi.
- Dün Tom Mary'yi gördüğünü söyledi.

قال توم بأنه لم يرى شيئا.

Tom bir şey görmediğini söyledi.

تظاهر توم بأنه لم يرى ماري.

Tom Mary'yi görmemiş gibi davrandı.

لماذا أخبرت توم بأنه كان خطئي؟

Neden Tom'a bunun benim hatam olduğunu söyledin?

وكيف جعلته هذه الأمور يشعر بأنه ضعيف.

ve bunun kendisini nasıl güçsüz hissettirdiğini söylemesiydi.

ألا تعتقدين بأنه حان الوقت للاستغناء عنه؟"

sence de bundan vazgeçmenin zamanı gelmedi mi?"

ومن السيئ إخبار أنفسنا بأنه علينا التحمل.

Kendimize dayanmamız gerektiğini söylemek kötü bir şeydir.

الاجتماع الذي اتضح بأنه مقابلة إنهاء خدمتي.

Bu toplantının işten çıkarılma görüşmem olduğu ortaya çıktı.

كلنا نعرف الاعتقاد بأنه سيجلب الحظ السيئ

uğursuzluk getireceği inancını hepimiz biliyoruz

بأنه من الحكمة إطاعة رغبات الملك المجري،

Macarlara itaat etmenin daha iyi olacağını düşündükleri acil bir toplantı düzenledi

أخبرني توم بأنه لا يتذكر اسم الأستاذ.

Tom bana öğretmenin adını hatırlayamadığını söyledi.

اطمأن والدا توم عندما سمعا بأنه بخير.

John'un anne babası onun güvende olduğunu duydukları için rahatlamış görünüyorlardı.

قال توم بأنه يريد شيئا آخر يأكله.

Tom yemek için başka bir şey istediğini söyledi.

تظاهر توم بأنه يجهل ما كان يحدث.

Tom neler olduğunu bilmiyormuş gibi davrandı.

من الجميل بأن تشعر بأنه مرغوب بك

Arandığını hissetmek güzel.

هل من الصواب بأنه يجب إقالة هذا الشخص؟

Bu adamın kovulması doğru mu?

‫أكاد اشعر بأنه كلما تزايدت الحرارة‬ ‫ازددت ضعفاً.‬

Hava ısındıkça güçsüzleştiğimi hissediyorum.

- يقال أنه لن يعود.
- يقولون بأنه لن يرجع.

Onun asla dönmeyeceğini söylüyorlar.

يقول توم بأنه ليس هو من كسر النافذة

Tom pencereyi kıran kişi olmadığını söylüyor.

حاول توم أن لا يظهر بأنه خائب الأمل.

Tom hayal kırıklığına uğramış görünmemeye çalıştı.

هو قال بأنه يحبني و يريد أن يتزوجني.

O, beni sevdiğini ve benimle evlenmek istediğini söyledi.

أعطتني الإحساس بأنه "أنا كنت مسيطرة على استهلاكي للكهرباء."

Bana, elektrik tüketimimin benim kontrolümde olduğu duygusunu veriyor.

وبما أنني أقنعتكم بأنه يمكن للزراعة أن تكون جذابة،

Şimdi, sizi tarımın oldukça ilgi çekici olduğuna ikna ettiğime göre

أعدكم بأنه لن يحدث شيء مخيف إن أغمضتم أعينكم.

Söz veriyorum, kapatırsanız korkutucu bir şey olmayacak.

لا شك بأنه يجب أن ننفق المزيد على البحث.

Arama için daha fazla yatırım yapmamız lazım.

بعيدًا عن العمل كاالعادة بأنه لا وجود ليوم الغد.

rahatlık alanınızdan çıkmanızı istiyorum.

وصفت تقاريره Ney بأنه نشط وشجاع وخبير تكتيكي ماهر.

Raporları, Ney'i aktif, cesur ve yetenekli bir taktikçi olarak tanımladı.

قال توم بأنه لم يكن مسموحا له فعل ذلك.

Tom onu yapmasına izin verilmediğini söyledi.

لم أعلم بأنه كان على توم فعل ذلك بنفسه.

Tom'un bunu tek başına yapmak zorunda kaldığını bilmiyordum.

بل هو السبب بأنه هناك الكثير من الأشياء التي تريدها ،

ayrıca istediğin pek çok şeyin sana ulaşılmaz

وغير مرتب ومربكًا . حتى أن نابليون وصفه بأنه "الوحش اللعين".

ve garipti. Napolyon onu "lanet olası bir hayvan" olarak bile tanımladı.

بعد الفوز ، وصف نابليون سولت بأنه "المناورة الأولى في أوروبا".

Napolyon, kazandığı zaferle Soult'u "Avrupa'nın en önde gelen manevrası" olarak nitelendirdi.

يقول توم بأنه على استعداد لعمل أي شيء من أجلي

Tom neredeyse her şeyi benim için yapmaya istekli olduğunu söylüyor.

أدرك توم بأنه لا يستطيع الدراسة إن كان التلفاز يعمل.

Tom televizyon açıkken çalışamayacağını anladı.

تبين بأنه من الصعب جدا مساعدة الدماغ في التعافي من السكتة.

Beynin felç geçirdikten sonra iyileşmesine yardımcı olmak daha zor oluyor.

طُرد توم من منزله من طرف والديه عندما اعترف بأنه ملحد.

Ateist olduğunu itiraf ettiği zaman ailesi onu evden kovdu.

يعتقد بوش بأنه مرسل من الله ليقيم العدالة على وجه الأرض.

Bush yeryüzünde adaleti tesis etmek Allah tarafından gönderildiğini düşünüyor.

قال توم بأنه اعتقد أن الاقتصاد كان من المحتمل أن يتحسن

Tom ekonominin muhtemelen iyileşeceğini düşündüğünü söyledi.

ولكني أقول، بأنه من المهم أيضاً أن نعطي الناس مساحةً من الحرية،

ama ben insanları serbest bırakmanın, gerçekten etkileşime girmeleri

شعر ناي بالرعب من احتمال اندلاع حرب أهلية ، ووعد الملك بأنه سيعيد

Ney, iç savaş ihtimalinden dehşete düşmüştü ve krala

ثم سار سولت جنوبًا واحتل بورتو ، حيث بدأت شائعات بأنه يفكر في

Soult daha sonra güneye yürüdü ve kendisini Portekiz kralı olarak taçlandırmayı

‫كان أشبه بسقوط حر‬ ‫بارع جداً ويشعر بأنه في ملعبه وهو في بيئته.‬

Bir nevi düşüyor gibiydi, tam bir usta, ortamına tamamen alışık.

وبما أنه كان مدرك بأنه محاط من ثلاث جهات، أمر كاتبوغا قواته بالهجوم

3 taraftan çevrili olduğunu gören Kitbuqa askerlerine vur-kaç yapmalarını ve

- قال توم بأنه لا يعرف كيف يحل المشكلة
- قال توم أنه لا يعرف كيفية حل المشكلة

Tom sorunu nasıl çözeceğini bilmediğini söyledi.

‫بحسب عالم الأحياء المختص بالحياة البرية‬ ‫الدكتور "وونغ سيو تي"،‬ ‫فإن أخطر وحيد قرن‬ ‫هو ذلك الذي يشعر بأنه مهدد.‬

Vahşi yaşam biyoloğu Dr. Wong Siew Te'ye göre en tehlikeli gergedan, kendini tehdit altında hisseden gergedandır.