Translation of "Allowance" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Allowance" in a sentence and their turkish translations:

Tom has an allowance.

Tom'un bir harçlığı var.

Don't fritter away your allowance.

- Aylığını çarçur etme.
- Aylığını israf etme.
- Aylığını boşa harcama.

I've already spent my allowance.

Harçlığımı daha önce harcadım.

I'll give you half my allowance.

Avansımın yarısını sana vereceğim.

He gives his children an allowance.

Çocuklarına harçlık verir.

Tom has already spent his allowance.

Tom zaten harçlığını harcadı.

Don't waste your allowance on useless things.

Cep harçlığını yararsız şeylere harcama.

You must make allowance for his inexperience.

Onun deneyimsizliğini hesaba katmalısın.

Very well, we'll make allowance in your case.

Pekala, durumunuza anlayış göstereceğiz.

Whose daily intake is below the Recommended Daily Allowance

günlük besin alım miktarının altında olan

I approached my father about an increase in allowance.

Ben harçlıkta bir artış hakkında babamla görüştüm.

You must make allowance for his lack of experience.

Onun tecrübe eksikliğini hesaba katmalısın.

They receive an allowance every month which is €247.32.

Onlar her ay 247.32 euroluk bir ödenek alırlar.

Tom is living on an allowance from his parents.

Tom anne ve babasından aldığı harçlıkla yaşıyor.

My dad gives me an allowance of $10 a week.

Babam bana haftalık on dolar harçlık verir.

All employees received a cost-of-living allowance this year.

Bu yıl tüm çalışanlara asgari geçim indirimi ödemesi yapıldı.

- He wants to apply for JSA.
- He wants to apply for Jobseeker's Allowance.

O, işsizlik yardımı için başvurmak istiyor.

The lawyer asked the judge to make allowance for the age of the accused.

Avukat yargıca suçlananların yaşlarını göz önünde tutmasını rica etti.

If you want one, you'll have to pay for it out of your own allowance.

Bir tane istiyorsan onu kendi harçlığının dışında ödemek zorundasın.