Translation of "Anti" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Anti" in a sentence and their turkish translations:

I am anti-EU.

Ben AB karşıtıyım.

He's aggressively anti-American.

O, saldırgan bir biçimde anti-Amerikan'dır.

We need anti-CEOs, and we need an anti-CEO playbook.

Anti CEO’lara ve bir anti CEO kitabına ihtiyacımız var.

And when you use terms like hero, villain, anti-hero, anti-villain,

Kahraman, kötü, anti-kahraman, anti-kötü gibi terimleri kullandığınızda,

I need anti-itch ointment.

Kaşıntı kremine ihtiyacım var.

Churchill was very anti-communist.

Churchill çok anti-komünistti.

Tom is an anti-fascist.

Tom bir anti-faşisttir.

Mary is an anti-fascist.

Mary bir anti-faşisttir.

Anti-Zionism is not antisemitism.

Siyonizm karşıtlığı Yahudi düşmanlığı değildir.

Sami was so anti-Islam.

- Sami çok İslam karşıtıydı.
- Sami İslam'a çok karşıydı.

Sami is so anti-Islam.

Sami çok İslam karşıtı biri.

Something like anti-immigration to happen,

göçmenlik karşıtı olmak gibi,

Dan attended an anti-racist rally.

Dan ırkçılık karşıtı bir mitinge katıldı.

Tom is not an anti-Semite!

Tom Yahudi düşmanı biri değil.

Tom and Mary are anti-fascists.

Tom ve Mary anti-faşisttir.

Anti-Muslim sentiment spiked in 2001.

2001 yılında İslam karşıtlığı yükselişe geçmiştir.

And replenish some of this anti-venom.

zehri yeniden elde etmeye çalışacağız.

An anti-CEO playbook is about gratitude.

Anti CEO kitabının temelinde şükran duygusu var.

The anti-CEO playbook is about responsibility.

Anti CEO kitabının temelinde sorumluluk var.

[Bear] Now to find the anti-venom.

Şimdi panzehri bulmamız gerek.

And replenish... some of this anti-venom.

ve böylece... ...bir miktar panzehir elde edebiliriz.

And now to find the anti-venom.

Şimdi panzehri bulmamız gerek

Which to me translates as anti-nature,

bu da doğa karşıtı demek

This galvanized anti-Ottoman sentiment in Bulgaria,

Bu, Bulgaristan'daki Osmanlı karşıtı tutumu

Today is the international anti-corruption day.

Bugün uluslararası yolsuzlukla mücadele günüdür.

The army continues its anti-terrorism operation.

Ordu antiterörizm operasyonuna devam ediyor.

It is a firmly anti-war novel.

Sıkı bir biçimde savaş karşıtı bir romandır.

Tom turned off the anti-aliasing option.

Tom, kenar yumuşatma seçeneğini kapattı.

Sami was so anti-Islam during college.

Sami üniversitedeyken çok İslam karşıtıydı.

This anti-aging cream is very expensive.

Bu yaşlanma karşıtı krem çok pahalı.

It was positive, socially aware, and anti-drug.

yapıcı, toplumsal bilinç sahibi ve uyuşturucu karşıtıydı.

The Johnson-Reed Anti-Immigration Act of 1924,

Johnson-Reed 1924 Göç Olayları,

The new anti-CEO playbook is about community.

Anti CEO kitabının temelinde topluluk var.

A nearby hospital desperately needs the anti-venom,

Yakınlardaki bir hastanenin bu panzehre ihtiyacı var,

It also translates to me as anti-woman,

ve benim için ayrıca kadın karşıtı demek,

He took part in the anti-war demonstration.

O savaş karşıtı bir gösteriye katıldı.

Criticism of "elitism" is often veiled anti-intellectualism.

"Elitizm" in eleştirisi genellikle entelektüel karşıtı örtülüdür.

Anything falling this would certainly be an anti-climax.

bunu bozacak bir hata tam bir hayal kırıklığı olurdu.

And lastly, an anti-CEO playbook is about accountability.

Son olarak anti CEO kitabının temelinde hesap verebilirlik var.

[Bear] Remember, we need to find the anti-venom

Unutmayın, olabildiğince kısa sürede

Anti-Chinese sentiment is on the rise in Myanmar.

Myanmar'da Çin karşıtı düşünceler artıyor.

The anti-smoking law is just, in my opinion.

Bence, sigara karşıtı yasa makul.

The leader of this country is fiercely anti-American.

Bu ülkenin lideri şiddetli bir biçimde Amerikan karşıtıdır.

Do you take any anti-inflammatory medicine, Lady Isilda?

Herhangi bir anti-inflamatuar ilaç alıyor musunuz, Bayan İsilda?

Southern senators blocked anti-lynching legislation through the 1930s.

Güney senatörleri 1930'lu yıllara kadar linç önleme yasasını engelledi.

- Tom is an anti-vaccinationist.
- Tom is an antivaxxer.

Tom bir aşı karşıtı.

It was socially conscious, it was anti-drug almost always,

Toplumsal bilinç sahibi, neredeyse her zaman uyuşturucu karşıtıydı

This was coupled and followed with FBI anti-drug funding,

Bunu, FBI'ın uyuşturucu fonlamasına karşı çıkması izledi

And that's what the anti-CEO playbook is all about.

Anti CEO kitabı işte bu.

I'm pouring some anti-inflammatory cream on my right knee.

Sağ dizime biraz anti inflamatuar krem akıtıyorum.

Many moisturizing creams claim to have an anti-aging effect.

Birçok nemlendirici krem, anti-aging etkileri olduğunu iddia eder.

There's a deep strain of anti-intellectualism in American history.

Amerikan tarihinde antientelektüelliğin derin bir zorlanması var.

And you have the anti-pocketists, who say "oh no,

Bir yanda ise ceplerin yaşlılar için olduğunu, modern kadınların

Apparently my anti-virus software is not up to snuff.

Görünüşe göre benim anti-virüs yazılımım yetersiz.

The election in the U.S. was an anti-establishment election.

ABD'deki seçim, kuruluş karşıtı bir seçimdi.

Is anti-education, it's demeaning, it's self-destructive, it's pro-violent,

alçaltıcı, kendine zarar veren, şiddet yanlısı olduğunu söylüyor.

Tom has devoted his life to the anti-nuclear-energy movement.

Tom, anti-nükleer enerji hareketine hayatını adadı.

Criticism of "elitism" is often a veiled form of anti-intellectualism.

"Elitizm"in eleştirisi, çoğunlukla antientelektüelciliğin örtülü bir biçimidir.

Anti-intellectualism is often couched in the disguise of criticizing "elitism".

Entelektüel karşıtlık, çoğunlukla "elitizm"'i eleştirmenin kılık değiştirmesiyle ifade edilir.

Which option gives us the best chance to replace that anti-venom?

Hangi seçenek panzehri yenilememiz için bize en iyi şansı verir?

[Bear] Since the anti-venom has been destroyed, now we have a new mission.

Panzehir yok olduğuna göre, artık yeni bir görevimiz var.

So let me tell you about what this anti-CEO playbook is all about.

Size bu anti CEO kitabının ne olduğunu anlatayım.

The dispute over the islands has led to some anti-Japanese protests in China.

- Adalar hakkındaki anlaşmazlık, Çin'de bazı Japon karşıtı protestolara yol açtı.
- Adalar hakkındaki ihtilaf, Çin'de bazı Japon karşıtı protestolara yol açtı.

Didn't your doctor tell you that you shouldn't drink while you're taking anti-depressants?

Doktorun sana anti-depresanlar alırken içki içmemen gerektiğini söylemedi mi?

Despite being met by a strong anti-Ottoman alliance, Bayezid scored a string of victories,

Güçlü Osmanlı karşıtı ittifakla karşılaşmanın karşısında Bayazıd bir kaç zafer kazandı.

You have those who call themselves the "pocketists" and those who are the "anti-pocketists."

Kendilerine "cepçi" diyenler ve "anti-cepçi" diyenler.

That’s because some Americans, including many on Capitol Hill, had a strong anti-imperialist bent.

bazı insanlar da dahil olmak üzere, bir kısım ABD'lilerin emperyalizme şiddetle karşı olmasıydı.

And recover vials of life-saving anti-venom that was being transported to a nearby hospital.

götüren bir uçağın enkazını bulduğum bir görevi yeni tamamladım.

[Bear] The sooner we can find these creatures, the sooner we can replace that life-saving anti-venom.

Bu yaratıkları ne kadar çabuk bulursak hayat kurtarıcı panzehri o kadar çabuk şekilde yerine koyabiliriz.

At least we've managed to collect some of the venom needed to make anti-venom for that hospital.

En azından hastanedeki panzehir için ihtiyacımız olan zehrin bir kısmını elde etmeyi başardık.

At least we've manage to collect some of the venom needed to make anti-venom for that hospital.

En azından hastanedeki panzehir için ihtiyacımız olan zehrin bir kısmını elde etmeyi başardık.

At least we managed to collect some of the venom needed to make anti-venom for that hospital.

En azından hastanedeki panzehir için ihtiyacımız olan zehrin bir kısmını elde etmeyi başardık.

He is very anti-war, because he served in the army and knows what war is really like.

O çok savaş karşıtı, çünkü orduda görev yaptı ve savaşın gerçekten neye benzediğini biliyor.

[Bear] Remember, we need to find the anti-venom and get it to the hospital as soon as possible.

Unutmayın, olabildiğince kısa sürede o panzehri bulup hastaneye yetiştirmeliyiz.

So we'll need to head east and move fast to get to the anti-venom, and get it out safely.

Panzehiri güvenli şekilde almak için doğuya gitmeli ve hızlıca ilerlemeliyiz.

- Tom is an anti-Semite.
- Tom is an antisemite.
- Tom's an antisemite.
- Tom's a Jew hater.
- Tom is a Jew hater.

- Tom bir Yahudi aleyhtarı.
- Tom bir Antisemitisttir.

[Bear] We need to replace that anti-venom. So we gotta track down and capture as many poisonous creatures as we can.

O panzehrin yerine yenisini koymalıyız. Bu yüzden olabildiğince fazla sayıda zehirli yaratık yakalamaya çalışacağız.

[Bear] We need to replace that anti-venom. So we gotta track down and capture as many poisonous creatures as we can.

O panzehrin yerine yenisini koymalıyız. Bu yüzden olabildiğince fazla sayıda zehirli yaratık yakalamaya çalışacağız.

We need to replace that anti-venom. So we got to track down and capture as many poisonous creatures as we can.

O panzehrin yerine yenisini koymalıyız. Bu yüzden olabildiğince fazla sayıda zehirli yaratık yakalamaya çalışacağız.

You did a great job of getting us this far, but now I would be the one who needs the anti-venom.

Bizi bu noktaya getirmekle harika bir iş çıkardın ama şimdi panzehre ihtiyacı olan benim.

- Tom has devoted his life to the anti-nuclear-energy movement.
- Tom has devoted his life to the movement against nuclear energy.

Tom nükleer enerjiye karşı hareket için hayatını adadı.

[Bear] You were a great partner on this journey, and your decisions helped us to stay safe and to find the anti-venom.

Bu yolculuk boyunca harika bir ortak oldunuz ve kararlarınız güvende kalıp panzehri bulmamıza yardımcı oldu.

In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday.

Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.