Translation of "Castles" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Castles" in a sentence and their turkish translations:

I like castles.

Kaleleri severim.

These were the first medieval castles.

Bu üsler Orta Çağ'ın ilk kaleleriydi.

It's worthwhile visiting the old castles.

Eski kaleler ziyaret etmeye değerdir.

You're building castles in the air.

Kendi kendine gelin güvey oluyorsun.

Spain is the land of castles.

İspanya kaleler ülkesidir.

She's building castles in the air.

O kendi kendine gelin güvey oluyor.

Many castles are encircled by a moat.

Birçok kale bir hendekle çevrilidir.

Most castles have a moat surrounding them.

Çoğu kalelerin onları çevreleyen bir hendeği vardır.

There are many medieval castles in Europe.

Avrupa'da birçok Orta çağ kaleleri vardır.

There are many old castles in Europe.

Avrupa'da birçok eski şato vardır.

He built castles in the air all day.

- Bütün gün boşa kürek salladı.
- Kendi kendine gelin güvey oldu.
- Olmayacak duaya amin dedi.

My plan is visiting old castles in Scotland.

Planım İskoçya'daki eski kaleleri ziyaret etmektir.

There are many beautiful castles in northern Germany.

Kuzey Almanya'da bir sürü güzel kaleler var.

Kids are building sand castles on the beach.

- Çocuklar kumsalda kumdan kaleler inşa ediyorlar.
- Çocuklar plajda kumdan kaleler yapıyor.

The children are building sand castles on the beach.

Çocuklar sahilde kumdan kaleler inşa ediyorlar.

He is 60 and still builds sand castles in the shore.

O 60 yaşında ve hala sahilde kumdan kaleler inşa eder.

In Europe’s Middle Ages, castles dominated not just warfare, but society itself.

Orta Çağ Avrupa'sında kaleler sadece savaşa değil topluma da hakimdi.

Tom and Mary played in the sandbox together and made sand castles.

Tom ve Mary birlikte kum havuzunda oynadılar ve kum kaleler yaptılar.

The guide and the American tourists are going to visit the castles of the Loire valley.

Rehber ve Amerikalı turistler, Loire Vadisi kalelerini ziyaret edecekler.

As he walked along, his brain was busy planning hundreds of wonderful things, building hundreds of castles in the air.

O yürürken onun beyni yüzlerce harika şeyler planlamakla, yüzlerce hayaller kurmakla meşguldü.

You see, I've got only these two castles, one hundred hectares of land, six cars, four hundred heads of cattle and twenty racehorses...

Bakın, benim sahip olduklarım sadece bu iki kale, yüz hektar arazi, altı araba, dört yüz baş sığır ve yirmi koşu atı...