Translation of "Cultural" in Turkish

0.313 sec.

Examples of using "Cultural" in a sentence and their turkish translations:

cultural tolerance, cultural safety,

kültürel hoşgörü, kültürel güvenlik,

"A social, cultural construction."

"sosyal ve kültürel bir yapı" idi.

Of our cultural footprint.

popüler bir anlayışı haline geldi.

It's a cultural taboo

Özellikle bekârete değer veren bir kültürde,

Another problem is cultural.

Ayrıca kültürel bir sorun var.

Economic booms, cultural awakenings.

ve kültürel uyanış yaraları taşıyorlar.

cultural rites and stuff.

kültürel törenler ve benzeri şeyler.

These are cultural heritage

Bunlar kültür mirasıdır

It's a cultural thing.

Bu kültürel bir şey.

She attends cultural meetings.

O kültürel toplantılarına katılır.

What is cultural appropriation?

Kültürel ödenek nedir?

In this way, cultural identity

Bu yolla, kültürel kimlik

We like the cultural weeks.

Biz kültürel haftaları severiz.

Cultural appropriation isn't a thing.

Kültürel ödenek bir şey değildir.

Sami is a cultural Muslim.

- Sami kültürel Müslüman.
- Sami sosyolojik Müslüman.
- Sami tatlısu Müslümanı.

Cultural critic and music journalist Touré

Kültürel eleştirmen ve müzik gazetecisi Touré

I think that the cultural battle

Bana kalırsa bizim yapmadığımız mücadele

Cultural confusion has become our enemy

Kültür karmaşası bizim düşmanımız olmuştur

Another cultural complex is the segment

Bir diğer kültür karmaşası yaşayan kesim ise

Our company supports several cultural events.

Firmamız farklı kültürel etkinlikleri destekler.

That model cannot erase cultural differences.

O model, kültürel farklılıkları silemez.

Cultural relativism is a toxic idea.

Kültürel görecelik zehirli bir fikirdir.

We watch every cultural junk possible, okay?

Popüler olan her saçmalığı izliyoruz tamam mı?

And have more cultural and financial support

bir toplumda yaşamak istiyorum,

Itself, but there are also cultural benefits.

yok, ayrıca kültürel faydaları da var.

What do you mean by cultural relativism?

Kültürel görecelikle ne demek istiyorsun?

He devoted himself to many cultural activities.

Kendini birçok kültürel etkinliklere adadı.

I presume such preferences are mostly cultural.

Sanıyorum ki bu tür tercihler çoğunlukla kültürel.

This is the cultural inheritance of independence.

Bu, bağımsızlığın kültürel mirasıdır.

I think that cultural exchanges are important.

Kültür alışverişlerinin önemli olduğunu düşünüyorum.

Cultural relativism is not a toxic idea.

Kültürel görecelik zehirli bir fikir değildir.

Cultural relativism can be a helpful tool.

Kültürel görelilik yararlı bir araç olabilir.

Curiosity is the beginning of a cultural attitude.

Kültürel düşüncenin temeli merak duygusudur.

Moreover, cultural heritage is not measured by money.

Üstelik kültür mirasları parayla da ölçülmez

A cultural heritage is handed down to posterity.

Kültürel miras gelecek nesillere aktarılır.

No cultural background is necessary to understand art.

Hiçbir kültürel geçmiş, sanatı anlamak için gerekli değildir.

And my beloved one was watching some cultural junk.

ve sevgilim bazı popüler saçmalıkları izliyordu.

The cultural question is as important, if not more,

kültür meselesi, maddi konular kadar,

This is the way to create a cultural place.

Kültürel bir bina yapmanın yolu budur.

But society still shows division due to cultural complexity

Fakat toplum hala daha kültür karmaşasından kaynaklı bölünme gösteriyor

Aki Yerushalayim is a cultural magazine written in Ladino.

Aki Yerushalayim, Ladino dilinde yazılmış bir kültür dergisidir.

Esperanto helped me broaden my intellectual and cultural horizons.

Esperanto, kültürel ve entelektüel alanda ufkumu genişletmeme yardımcı oldu.

London was very important for economical and cultural reasons.

Londra ekonomik ve kültürel sebeplerden ötürü çok önemliydi.

Cherish our cultural relics; it is all our duty.

Kültürel kalıntılarımıza değer verin; hepsi bizim görevimizdir.

The Hollywood-style cultural dance was clearly aimed at westerners.

Hollywood tarzı kültürel dans açıkça batılılara amaçlanmıştır.

Our language is an important part of our cultural identity.

Dilimiz, kültürel kimliğimizin önemli bir parçasıdır.

The dragon is one of the cultural emblems of China.

Ejderha, Çin'in kültürel amblemlerinden biridir.

Most westerner's cultural horizons end with Led Zepplin's Cashmere song.

Çoğu batılının kültürel ufku Led Zepplin'in Cashmere şarkısıyla sona erer.

It was the cultural ritual of bringing a stone to life.

bir taşı hayata geçirmek için gerçekleştirilen kültürel ritüel.

And yet it's not included in our cultural perception of physics,

Fakat yine de bu fiziğe ilişkin kültürel algımızda yer almamakta

In France, its birthplace, Tatoeba became a cultural and social phenomenon.

Tatoeba, doğum yeri olan Fransa'da kültürel ve sosyal bir olay haline geldi.

That museum has a superb collection of Celtic era cultural artifacts.

Bu müze Kelt dönemi kültürel eserlerinin muhteşem bir koleksiyonuna sahiptir.

There are still many cultural differences between East and West Germany.

Doğu ve Batı Almanya arasında hala çok kültürel farklar var.

There won't be a better humanity if there is no cultural transformation.

Kültürel dönüşüm olmadan insanlık gelişmez.

It is very important to consider the cultural background of the family.

Ailenin kültürel geçmişini göz önüne almak çok önemlidir.

We have to consider the problem in the light of cultural differences.

Biz problemi kültürel farklılıklar ışığında düşünmek zorundayız.

It's important to take cultural relativism into account before judging another culture.

Başka bir kültürü yargılamadan önce kültürel göreceliği hesaba katmak önemlidir.

As a citizen of the world, I know ways of overcoming cultural barriers.

Dünya vatandaşı olarak, kültürel engellerin üstesinden gelmenin yollarını biliyorum.

Texas’s economic boom has attracted a great deal of ethnic and cultural diversity, contributing

Teksas'ın ekonomik büyümesi büyük oranda etnik ve kültürel çeşitliliği çekti. Austin

As cultural exchange continued between the two countries, their mutual understanding became even deeper.

İki ülke arasında kültürel değişim devam ederken, onların karşılıklı anlayışı daha da derinleşti.

Cultural activities were a good way to react to the conservative ideas of Britain.

Kültürel etkinlikler İngiltere'nin muhafazakar fikirlerine tepki için iyi bir yoldu.

What cultural differences did the author find in working with Dutch and American students?

Yazar Hollandalı ve Amerikalı öğrencilerle çalışırken hangi kültürel farklılıkları buldu?

The cultural value of this unique collection is far greater than its material value.

Bu eşsiz koleksiyonun kültürel değeri maddi değerinden çok daha büyük.

The amount of paper produced by a country is closely related to its cultural standards.

Bir ülke tarafından üretilen kağıt miktarı onun kültürel standartlarıyla yakından ilişkilidir.

Mathematics knows no races or geographic boundaries; for mathematics, the cultural world is one country.

Matematik hiçbir ırk veya coğrafi sınır tanımaz; matematik için, kültürel dünya tek ülkedir.

Its own cultural district with dozens of theaters and cinemas, one hundred hotels, and the largest

tiyatrolar ve sinemalarla, yüz otelle ve dünyanın en büyük kapalı tema parkıyla

In this way, the students of the University have the opportunity to expand their cultural horizons.

Üniversitedeki öğrencilerin bu şekilde kültürel ufuklarını genişletme olanağı var.

Yes, South Korea is a big power: not only at the cultural level but also at the economic

Evet, Güney Kore büyük bir güç! Sadece kültürel seviyede değil ama ekonomik

North Africans are more or less like Italians. We're all people who live around the Mediterranean Sea and we share many cultural traits.

Kuzey Afrikalılar az çok İtalyanlar gibidirler. Hepimiz Akdeniz çevresinde yaşayan insanlarız ve birçok kültürel özellikleri paylaşırız.

Everyone, as a member of society, has the right to social security and is entitled to realization, through national effort and international co-operation and in accordance with the organization and resources of each State, of the economic, social and cultural rights indispensable for his dignity and the free development of his personality.

Her şahsın, cemiyetin bir üyesi olmak itibarıyla, sosyal güvenliğe hakkı vardır; haysiyeti için ve şahsiyetinin serbestçe gelişmesi için zaruri olan ekonomik, sosyal ve kültürel hakların milli gayret ve milletlerarası işbirliği yoluyla ve her devletin teşkilatı ve kaynaklarıyla mütenasip olarak gerçekleştirilmesine hakkı vardır.