Translation of "Fashioned" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Fashioned" in a sentence and their turkish translations:

I'm old-fashioned.

Ben eski kafalıyım.

I'm not old fashioned.

Ben eski moda değilim.

I'm fairly old-fashioned.

Ben oldukça eski kafalıyım.

You're very old-fashioned.

Çok eski kafalısın.

I'm very old-fashioned.

- Ben çok eski kafalıyım.
- Ben çok eski modayım.

- That's an old-fashioned expression.
- That is an old-fashioned expression.

O eski moda bir ifade.

- That is an old-fashioned pronunciation.
- That's an old-fashioned pronunciation.

O eski moda bir telaffuz.

Those shoes are old fashioned.

Bu ayakkabılar eski modadır.

Mother has old-fashioned ideas.

Annesinin eski moda fikirleri var.

I'm a bit old-fashioned.

- Ben biraz eski kafalıyım.
- Ben biraz eski modayım.

That word is old fashioned.

- O kelime eski moda.
- O sözcük eski moda.

Tom is very old-fashioned.

Bu çok eski moda.

That pronunciation is old-fashioned.

- O telaffuz eskimiştir.
- O telaffuz demodedir.

They sound really old-fashioned now.

Bu sorular şimdileri biraz demode gelir.

Your ideas are quite old fashioned.

Fikirlerin oldukça çağ dışı.

Your ideas are rather old-fashioned.

Senin düşüncelerin oldukça demode.

She's selling an old-fashioned hat.

O eski moda bir şapka satıyor.

My parents are very old fashioned.

Ebeveynlerim çok eski kafalı.

Tom is a bit old fashioned.

Tom biraz dar kafalı.

Tom is a little old-fashioned.

Tom biraz eski kafalıdır.

His father is conservative and old-fashioned.

Babası muhafazakar ve geri kafalıdır.

I did it the old fashioned way.

Eski yöntemle yaptım.

My father is a bit old-fashioned.

Babam biraz eski kafalıdır.

I'm a little old fashioned, you know.

Bilirsin, ben biraz eski modayımdır.

Their way of thinking is old-fashioned.

Onların düşünme tarzı eski.

Tom's ideas are a little old-fashioned.

Tom'un fikirleri biraz eski moda.

My father is a bit old fashioned.

Benim babam biraz eski kafalıdır.

My father is a little old-fashioned.

Benim babam biraz eski kafalı.

- Tom is old-fashioned.
- Tom is old school.

Tom eski kafalı.

- I'm pretty conservative.
- I'm a bit old-fashioned.

Ben oldukça muhafazakârım.

Tom certainly has some pretty old-fashioned ideas.

Tom'un kesinlikle bazı oldukça eski-moda fikirleri var.

We plan to have an old-fashioned Christmas dinner.

Eski moda Noel yemeği yemeyi planlıyoruz.

The lady persisted in wearing such an old-fashioned shirt.

Bayan böyle eski moda bir gömlek giymekte ısrar etti.

His old-fashioned ideas are not suited to the world.

Onun eski moda fikirleri dünyaya uygun değil.

It sounds old-fashioned, but they were onto something back then.

Biraz eski moda gibi ama o zamanlar bunun bir nedeni vardı.

- Those shoes are out of date.
- Those shoes are old fashioned.

Bu ayakkabıların modası geçmiş.

And the pocketists say, “no we like our old-fashioned pocket.

Cepçiler eski moda cepleri sevdiklerini ve kullanışlı olduklarını aynı zamanda

A bright fire was glowing in the old-fashioned Waterloo stove.

Eski moda Waterloo sobasında parlak bir ateş parlıyordu.

This kind of blouse is beginning to look a bit old-fashioned.

Bu tür bluz biraz eski moda görünmeye başlıyor.

My daughter tells me I'm old-fashioned because I don't use a cellphone.

Kızım eski kafalı olduğumu söyler çünkü cep telefonu kullanmam.

- Your ideas are a little antiquated.
- Your ideas are a little old-fashioned.

Senin düşüncelerin biraz eski moda.

Hebrew is not at all old-fashioned, but rather modern, effervescent, and fresh.

İbranice hiç eski moda değil ama oldukça modern, coşkun ve taze.

He uses an old-fashioned razor, with shaving cream, for a closer shave.

O, daha yakın bir için tıraş kremiyle eski moda jilet kullanır.

People might say I'm old-fashioned, but I think that one shouldn't have sexual relationships before marriage.

İnsanlar eski kafalı olduğumu söyleyebilir, ama bir insan evlilik öncesi cinsel ilişkiye girmemeli.

My grandmother pulled out a handful of green beans, poured them into an ancient pan, toasted them patiently, ground them in a wooden hand mill with a copper handle, carefully squeezed the result into an old-fashioned Hungarian espresso maker, put it on a tray, and two hours later, it was coffee.

Anneannem bir avuç yeşil fasulyeyi çıkardı. Onları eski bir tavanın içine döktü. Sabırla onları kızarttı, bakır kulplu bir ahşap el değirmeninde öğüttü, sonucu eski moda bir Macar espresso makinesi içine sıktı, onu bir tepsiye koydu ve iki saat sonra, o kahveydi.