Translation of "Higher" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Higher" in a sentence and their turkish translations:

higher.

fazla olabilir.

Prices rose higher and higher.

Fiyatlar gittikçe yükseldi.

- Faster, higher, stronger!
- Faster, higher, stronger.

Daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü.

Aim higher.

Daha yükseği hedefle.

The prices are going up higher and higher.

Fiyatlar gittikçe yükseliyor.

At higher elevation and with a higher sea wall.

yerden daha yüksekte ve daha büyük bariyerli yapılması için savaşmış.

- They demanded a higher salary.
- They demanded higher pay.

Onlar daha yüksek maaş istediler.

The bird went up higher and higher into the sky.

Kuş gökyüzüne doğru gittikçe daha yükseğe yükseldi.

As global warming increases, sea levels get higher and higher.

Küresel ısınma artarken deniz seviyesi gittikçe yükseliyor.

Vastly higher suicide rates;

çok daha yüksek intihar oranı,

higher rates of homelessness;

daha yüksek oranda evsizlik,

The higher the risk.

...risk o kadar artıyor.

Times higher than Apple.

değeri Apple'dan beş kat fazla.

Rent is getting higher.

Kira gittikçe yükseliyor.

They were much higher.

Onlar çok daha yüksektiler.

Gold is going higher.

Altın daha da yükseliyor.

Sami got higher education.

Sami yüksek eğitim aldı.

It can lead to higher blood pressure, higher levels of depression,

Bu yüksek tansiyona, ileri seviyede depresyona neden olabilir.

Has been a 30% higher.

rağmen üretimleri %30 arttı.

Living standards should be higher.

Yaşam standartları daha yüksek olmalı.

Living costs are getting higher.

Yaşama maliyetleri yükseliyor.

Higher gas prices cause inflation.

Daha yüksek gaz fiyatları enflasyona neden oluyor.

They demanded a higher salary.

Onlar daha yüksek bir maaş talep ettiler.

A higher power might exist.

Daha yüksek bir güç var olabilir.

The policemen demanded higher wages.

Polisler daha yüksek ücretler talep ettiler.

Gold futures were sharply higher.

Altın vadeli işlemleri hızla yükseldi.

This could push prices higher.

Bu, fiyatları daha yükseğe itebilir.

Tom wanted a higher salary.

Tom daha yüksek bir maaş istedi.

Higher taxes strangle the economy.

Yüksek vergiler ekonominin gelişimini engeller.

Higher taxes hurt the economy.

Yüksek vergiler ekonomiye zarar veriyor.

Higher taxes help the poor.

Yüksek vergiler fakirlere yardım eder.

Sami's desperation went even higher.

Sami'nin umutsuzluğu daha da çok yükseldi.

But now have a higher value,

"yeşil bina"lara dönüşünde görüyoruz,

The higher your risk of death.

ölüm riskiniz o kadar yüksek olur.

Higher education is not a luxury.

Yükseköğretim lüks değildir.

One is just an octave higher.

biri diğerinden ikikat yukarıda.

Tom asked for a higher salary.

Tom, daha yüksek bir maaş istedi.

I'm in favor of higher taxes.

Yüksek vergilerden yanayım.

Have a higher risk of chronic relapse,

bu yüzden, daha yüksek bir kronik nüksetme riskine sahip oluyor

So please women shake the "Higher Intelligence."

Yani kadınlar lütfen "Üstün Zekâ"yı sallayın

Through higher taxes and social welfare programs.

ülkelerindeki gelir eşitsizliğini düzeltmeyi başardı.

In African markets despite having higher wages.

Afrika marketlerinde, hemde daha pahalı maaşlara rağmen.

We can't offer you a higher salary.

Sana daha yüksek bir maaş öneremeyiz.

Do you believe in a higher power?

Daha yüksek güce inanıyor musunuz?

The new album has a higher priority.

Yeni albüm daha yüksek bir önceliğe sahip.

Prices are higher here than in Australia.

Fiyatlar burada Avustralya'dan daha yüksektir.

The workers united to demand higher wages.

İşçiler daha yüksek ücret talep etmek için birleşti.

I wish I had a higher salary.

Keşke daha yüksek bir maaşım olsaydı.

Tom's salary is much higher than mine.

Tom'un maaşı benimkinden çok daha yüksek.

- The higher you go, the lower the temperature.
- The higher you climb, the lower the temperature gets.

Ne kadar yükseğe tırmanırsanız, ısı da o kadar düşer.

Who could make it to the higher altitudes.

daha yükseklere çıkmayı başarabilmişti.

There are efforts to develop higher-efficiency LEDs,

yüksek verimli LED ışıklar,

The higher a patent wall a company builds,

Bir firma, patent duvarını ne kadar yüksek inşa ederse

It's also associated with higher levels of dementia.

Ayrıca bunamanın da ileri seviyesiyle ilişkilidir.

The actual cost was higher than the estimate.

Gerçek bedel tahmin edilenden daha yüksekti.

Milk boils at a higher temperature than water.

Süt sudan daha yüksek bir ısıda kaynar.

His higher salary allows him to live comfortably.

Onun yüksek maaşı rahat bir şekilde yaşamasını sağlıyor.

The higher we climb, the colder it gets.

Ne kadar yükseğe tırmanırsak, hava o kadar soğur.

Her fever was still higher an hour later.

Onun ateşi bir saat sonra hâlâ yüksekti.

The higher we went, the colder it became.

Ne kadar yükseğe gittiysek o kadar soğuk oldu.

The higher you go, the lower the temperature.

Yükseğe çıktıkça sıcaklık düşer.

The defendant will appeal to a higher court.

Davalı bir üst mahkemeye itiraz edecek.

The higher you climb, the colder it becomes.

Ne kadar yükseğe tırmanırsan o kadar soğuk olur.

The higher we climb, the colder it becomes.

Yükseğe tırmandıkça, hava soğur.

As you climb higher, the air becomes colder.

Yükseğe tırmandığında hava soğur.

The atmosphere becomes thinner as you climb higher.

Yükseğe tırmandıkça atmosfer incelir.

We want higher salaries and a better life.

Biz daha yüksek maaş ve daha iyi bir yaşam istiyoruz.

Mark threw the ball higher than he wanted.

Mark topu istediğinden daha yükseğe fırlattı.

When will we reach a higher language level?

Daha yüksek bir dil seviyesine ne zaman ulaşacağız?

Sometimes the waves are higher than the ships.

Bazen dalgalar gemilerden daha yüksektir.

To honor the higher power that they ascribed to.

insanlar arasında ücretsiz olarak paylaşıldı.

Including higher rates of school dropout; of mental health;

Bunlar arasında; okulu bırakma ve akıl hastalıklarında daha yüksek oran,

Vastly higher workplace deaths; war deaths; deaths in crime;

çok daha yüksek iş kazası ölümleri savaş ölümleri, suç kaynaklı ölüm,

The features in the wristwatch they use are higher

Kullandıkları kol saatindeki özellikler daha yüksek

Almost 5 times higher than in the developed countries.

Geliştirilenlerden yaklaşık 5 kat daha yüksek ülkeler.

The price of books is getting higher these days.

Kitapların fiyatı bugünlerde artıyor.

No mountain in Japan is higher than Mt. Fuji.

Japonya'da hiçbir dağ Fuji dağından daha yüksek değildir.

The leaders of the Union agitated for higher wages.

Sendikanın liderleri, daha yüksek ücret için ortalığı karıştırıyorlardı.

Entertainment on his planet meant doing multidimensional higher mathematics.

Onun gezegendeki eğlence, çok boyutlu yüksek matematik yapmak demekti.

Children generally have a higher body temperature than adults.

Çocukların, genellikle yetişkinlerden daha yüksek bir vücut sıcaklığı vardır.

The old oak was almost higher than the house.

Yaşlı meşe ağacı neredeyse evden daha yüksekti.

Owners of red sports cars pay higher insurance rates.

Kırmızı spor arabalarının sahipleri daha yüksek sigorta oranları öder.

France has a higher birthrate than most of Europe.

Fransa'nın Avrupa'nın çoğundan daha yüksek bir doğum oranı var.

No mountain in the world is higher than Everest.

- Dünyada Everest'ten daha yüksek hiçbir dağ yoktur
- Dünyadaki hiçbir dağ Everest'ten daha yüksek değildir.

The higher we go up, thinner the air becomes.

Ne kadar yükseğe gidersek hava o kadar incelir.

As we go up higher, the air becomes cooler.

Biz yukarı çıkarken hava soğur.

As we go up higher, the air becomes thinner.

Biz yukarıya giderken hava incelir.

As you go up higher, the air becomes thinner.

Daha yukarıya giderken hava incelir.

I bet that I can jump higher than you.

Bahse girerim senden daha yükseğe sıçrayabilirim.

The higher we climbed, the steeper became the mountain.

Ne kadar yükseğe tırmanırsak dağlar o kadar dik olur.

The second quarter GNP growth was higher than predicted.

İkinci çeyrek GSMH büyüme tahmin edilenden daha yüksekti.

His mental level is higher than the average boy's.

Onun zihinsel seviyesi normal çocuğunkinden daha yüksektir.

According to statistics, men's wages are higher than women's.

İstatistiklere göre, erkek ücretleri kadınlarınkinden daha yüksek.

This is a much higher price than I expected.

Bu beklediğimden daha yüksek bir fiyat.

The temperature here is higher than that of Tokyo.

Buranın sıcaklığı Tokyo'nunkinden yukarı.

Cold water has a higher density than warm water.

Soğuk su, sıcak sudan daha yüksek bir yoğunluğa sahiptir.