Translation of "Inclined" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Inclined" in a sentence and their turkish translations:

I'm inclined to agree.

Kabul etmeye eğilimliyim.

He's inclined to violence.

O, şiddete eğilimli.

I'm inclined to believe Tom.

Tom'a inanmaya eğilimliyim.

I'm inclined to believe you.

Sana inanmaya eğilimliyim.

I'm inclined to believe them.

Onlara inanmaya eğilimliyim.

I'm inclined to believe him.

Ben ona inanma eğilimindeyim.

I'm inclined to believe her.

Ona inanmaya eğilimliyim.

He is inclined to get mad.

O, kızmaya eğilimlidir.

He is inclined to be lazy.

- O tembel olmaya eğimlidir.
- Tembel olmaya meyilli.

I'm inclined to agree with Tom.

Tom'la aynı fikirde olmaya eğilimliyim.

I was inclined to believe Tom.

Tom'a inanmaya eğilimliydim.

Tom is inclined to be lazy.

Tom tembel olmaya yatkın.

I'm inclined to agree with you.

Sana katılmaya meyilliyim.

The facets of this building are inclined,

Bu binanın yüzeyleri eğimlidir

I feel inclined to agree with her.

Onunla aynı fikirde olmaya meyilli hissediyorum.

I'm inclined to think that you're right.

Senin haklı olduğunu düşünme eğilimindeyim.

I am inclined to follow his advice.

Onun tavsiyesine uymaya meyilliyim.

We are inclined to forget this fact.

Biz bu gerçeği unutmaya meyilliyiz.

I feel inclined to agree with Tom.

Tom'la aynı görüşte olma eğiliminde hissediyorum.

He was naturally inclined to accept Islam.

Doğası Müslüman olmaya yatkındı.

The agitator is inclined to exaggerate trivial matters.

- Tahrikçi önemsiz konuları abartma eğilimindedir.
- Provokatör önemsiz konuları abartma eğiliminde olur.

I don't feel inclined to play baseball today.

Canım bugün beyzbol oynamak istemiyor.

Don't take it literally. He is inclined to exaggerate.

Onu harfi harfine almayın. O abartma eğilimindedir.

Such as five times more men now less inclined to mentor women

Örneğin, Mee Too hareketinden sonra kadınlara rehberlik yapmaya istekli

- I'm inclined to agree with them.
- I tend to agree with them.

Onlara katılmaya meyilliyim.

- I'm inclined to agree with him.
- I tend to agree with him.

Ona katılmaya meyilliyim.

- I'm inclined to agree with her.
- I tend to agree with her.

Ona katılmaya meyilliyim.

Approximately three per cent of people are inclined to even do different things.

insanların yaklaşık %3'ü farklı şeyler yapmaya meyillidir.

The inactive child is far more inclined to live in a world of fantasy.

Durgun olan çocuk bir hayal dünyasında yaşamaya daha meyillidir.

However, it was observed that Soult was now less inclined to expose himself to enemy fire,

Bununla birlikte, Soult'un artık kendisini düşman ateşine maruz bırakmaya daha az meyilli olduğu

Tom didn't seem inclined to elaborate and I didn't really want to know all the details anyway.

Tom ayrıntılara girmek için eğilimli görünmüyordu ve ben zaten bütün detayları gerçekten bilmiyordum.

He is inclined to look at everything from the standpoint of its practicality and is neither stingy nor extravagant.

O her şeye pratikliği bakımından bakma eğilimindedir ve ne pinti ne de savurgandır.

When you speak of a pay-raise before recognition, I am inclined to think you are putting the cart before the horse.

Tanınmadan önce maaş zammından bahsedersen senin işleri ters yaptığını düşünme eğiliminde olurum.