Translation of "Knees" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Knees" in a sentence and their turkish translations:

The knees again.

Yine dizler.

Tom's knees buckled.

Tom'un dizlerinin bağı çözüldü.

Bend your knees.

Dizlerini bük.

His knees gave way.

Dizleri dayanamadı.

Get on your knees.

Dizlerinin üstüne çök.

I have bad knees.

Benim kötü dizlerim var.

- He got down on his knees.
- She got down on her knees.

O diz çöktü.

He collapsed to his knees.

O, dizlerinin üzerine çöktü.

She felt her knees tremble.

O, dizlerinin titrediğini hissetti.

I was on my knees.

Dizlerimin üzerindeydim.

Tom is massaging his knees.

Tom, dizlerine masaj yapıyor.

They were on their knees.

Onlar diz çökmüşlerdi.

Tom dropped to his knees.

Tom dizlerinin üstüne düştü.

He dropped to his knees.

Dizüstü düştü.

The water reached my knees.

Su dizlerime ulaştı.

Tom felt his knees tremble.

Tom dizlerinin titrediğini hissetti.

My knees are fine now.

Dizlerim şimdi iyi durumda.

Sami fell to his knees.

Sami dizlerine düştü.

Sami was on his knees.

- Sami diz çökmüştü.
- Sami dizleri üzerindeydi.

I'm ticklish behind my knees.

- Dizlerimin arkasından gıdıklanıyorum.
- Dizlerimin arkasından gıdık alıyorum.

- Tom placed his hands on his knees.
- Tom put his hands on his knees.

Tom ellerini dizlerinin üzerine koydu.

- Both Tom and Mary hurt their knees.
- Tom and Mary both hurt their knees.

Tom ve Mary her ikisi de dizlerini incitti.

The dress comes to my knees.

Elbise dizlerime geliyor.

I have to massage my knees.

Dizlerime masaj yapmak zorundayım.

Tom got down on his knees.

Tom dizlerinin üzerine çöktü.

I felt weak in the knees.

Dizlerimde halsizlik hissettim.

We're going to start with the knees.

dizlerden başlıyoruz

The baby crawled on hands and knees.

Bebek ellerinin ve dizlerinin üstünde süründü.

The water came up to my knees.

Su dizlerime kadar geldi.

She prayed to God on her knees.

Dizlerinin üzerinde Tanrı'ya dua etti.

Nancy rested her elbows on her knees.

Nancy dirseklerini dizlerinde dinlendirdi.

He approached and fell on his knees.

O yaklaştı ve dizlerinin üzerine düştü.

Nancy put her elbows on her knees.

Nancy dirseklerini dizlerinin üstüne koydu.

She put her elbows on her knees.

O, dirseklerini dizlerine koydu.

Tom steered the car with his knees.

Tom arabayı dizleriyle yönlendirdi.

The kid stumbled and fell to his knees.

Çocuk tökezledi ve dizlerinin üstüne düştü.

She went down on her knees to pray.

Dua etmek için dizlerinin üstüne çöktü.

Skirts last year reached just below the knees.

Geçen yıl etekler tam dizlerin altına uzandı.

- Tom knelt down.
- Tom dropped to his knees.

Tom diz çöktü.

Have your knees been giving you any problems?

Dizin sana hiç sorun çıkartıyor mu?

Tom pulled his knees up to his chest.

Tom dizlerini göğsüne kadar çekti.

Bend your knees and look in front of you.

Dizlerinizi bükün ve önünüze bakın.

She fell on her knees while crossing the street.

Karşıdan karşıya geçerken dizlerinin üzerine düştü.

I can feel pain in both of my knees.

Dizlerimin ikisinde de ağrı hissedebilirim.

He got wet from the waist to the knees.

O tepeden tırnağa ıslandı.

Tom banged his knees on the glass coffee table.

Tom dizlerini cam sehpa üzerine çarptı.

Better to die standing than to live on your knees.

Dizlerinin üzerinde yaşamaktansa ayakta ölmek daha iyidir.

Skirts this year reach a few centimeters above the knees.

Bu yıl etekler dizin birkaç santimetre üzerine çıkıyor.

In church many people get on their knees to pray.

Kilisede birçok kişi dizlerinin üzerinde dua eder.

Mary wore a long baggy T-shirt down to her knees.

Mary dizlerine kadar uzanan uzun bol bir tişört giyiyordu.

My parents said it's bad luck to walk on your knees.

Ebeveynlerim dizlerinin üstünde yürümenin kötü şans olduğunu söyledi.

Mary is fairly plain, but Tom thinks she's the bee's knees.

Meryem oldukça sıradan biri, ama Tom onu bulunmaz Hint kumaşı gibi görüyor.

These days, people rarely wear patches on their elbows and knees.

Bugünlerde, insanlar nadiren kendi dirsek ve dizleri üzerinde yamalar giymektedir.

Sami fell to his knees and was begging for his life.

Sami dizlerine düştü ve hayatı için yalvarıyordu.

Better to die on our feet, than to live on our knees.

Dizlerimizin üzerinde yaşamaktansa, ayaklarımızın üzerinde ölmek daha iyidir.

Mary sat on the floor and wrapped her arms around her knees.

Mary yerde oturdu ve kollarını dizlerinin etrafına sardı.

This is the first time I've ever massaged my knees with this ointment.

Şimdiye kadar ilk kez bu merhemle dizlerime masaj yaptım.

"Ah! I'm dying," said Pierrette, falling to her knees. "Who will save me?"

- "Ah! Ben ölüyorum" dedi Pierrette dizlerinin düşerken. "Beni kim kurtaracak?"
- Pierrette dizlerinin düşerken "Ah! Ben ölüyorum" dedi. "Beni kim kurtaracak?"

Mary pulled her knees up to her chest and rested her chin on them.

Mary dizlerini göğsüne çekti ve çenesini onlara dayadı.

I can place the palms of my hands on the floor without bending my knees.

Ellerimin avuç içlerini dizlerimi bükmeden yere değdirebilirim.

Tom felt around the floor on his hands and knees, trying to find Mary's earring.

Tom, Mary'nin küpesini bulabilmek için el ve dizlerinin üzerinde yeri yokladı.

"It's better to die on your feet than to live on your knees." "Then why are you still alive?"

"Dik durarak ölmek, dizlerinin üstünde yaşamaktan iyidir." "O halde neden hala hayattasın?"

Tom got down on his knees in front of everyone in the restaurant, pulled a diamond ring out of his pocket and proposed to Mary, to the applause of all present.

Tom restoranda herkesin önünde dizlerinin üzerine çöktü, cebinden bir elmas yüzük çıkardı ve herkes alkışlarken Mary'ye evlenme teklif etti.