Translation of "Lunchtime" in Turkish

0.241 sec.

Examples of using "Lunchtime" in a sentence and their turkish translations:

It's lunchtime!

Öğle yemeği zamanı!

- It's not lunchtime yet.
- It isn't lunchtime yet.

Henüz öğle yemeği vakti değil.

It's almost lunchtime.

Neredeyse öğle yemeği vakti.

It's nearly lunchtime.

Neredeyse öğle vakti.

It was lunchtime.

Öğle yemeği zamanıydı.

Be over by lunchtime.”

. öğle yemeği vakti."

- I thought it was lunchtime.
- I thought that it was lunchtime.

Öğle yemeği vakti olduğunu düşündüm.

I was very hungry by lunchtime.

Öğle yemeği vaktinde çok acıkmıştım.

Tom stayed in bed until lunchtime.

Tom öğle yemeğine kadar yatakta kaldı.

She's supposed to be back by lunchtime.

Öğle yemeği saatine kadar burada olması gerekiyor.

I should get to Boston by lunchtime.

Öğle yemeği arasına kadar Boston'a varmalıyım.

We should get to Chicago by lunchtime.

Biz öğle yemeği saatine kadar Chicago'ya varmalıyız.

- It was lunchtime.
- It was time for lunch.

Öğle yemeği zamanıydı.

Tom is supposed to be back by lunchtime.

Tom'un öğle yemeği vaktine kadar dönmüş olması gerekiyordu.

We pigged out on pizza and chicken at lunchtime.

Öğle yemeği saatinde domuz gibi pizza ve tavuk yedik.

The last time I saw Tom was yesterday around lunchtime.

Tom'u son gördüğümde yaklaşık dün öğle yemeği zamanıydı.

It's nearly lunchtime. Why don't we stop to have a bite to eat?

Neredeyse öğle vakti. Neden bir lokma yemek için durmuyoruz.

At lunchtime today, our usual restaurant was closed because of a funeral in the family.

Bugün öğle yemeği vakti, ailedeki bir cenaze nedeniyle alışıldık restoranımız kapalıydı.

Tom looked at his watch and saw that he only had five minutes left until lunchtime.

Tom saatine baktı ve öğle yemeği vaktine sadece beş dakikası kaldığını gördü.

Tom looks forward to his lunchtime run, to break up the monotony of his working day.

Çalışma günü monotonluğunu kırmak için Tom öğle vakti koşusuna can atıyor.