Translation of "Mustard" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Mustard" in a sentence and their turkish translations:

I like mustard.

Ben hardalı severim.

I forgot to buy mustard.

Hardal almayı unuttum.

It never cut the mustard.

- O asla beklenen randımanı veremez.
- O beklendiği kadar iyi değil.

That doesn't cut the mustard.

- Bu, beklentileri karşılamıyor.
- Bu, bekleneni vermiyor.

Have we got any mustard?

Hiç havyarımız var mı?

This mustard really bites the tongue.

Bu hardal gerçekten dili ısırır.

This meal never cut the mustard.

Bu yemek asla beklentiyi karşılamaz.

Have you ever mixed chilli with mustard?

Hiç hardal ile biberi karıştırdın mı?

Don't put any mustard on my sandwich.

Sandviçime hiç hardal koyma.

I'd like to have mustard on the side.

Ayrıca hardal almak istiyorum.

I like mayonnaise and mustard on my sandwich.

Sandvicimde mayonez ve hardalı severim.

Don't put too much mustard on my sandwich.

- Benim sandviçime fazla hardal koymayın.
- Sandviçime fazla hardal koyma.

I'll have two hot dogs with mustard and ketchup.

Hardallı ve ketçaplı iki sosisli sandviç alacağım.

I am spreading mustard on a slice of bread.

Bir dilim ekmek üzerine hardal sürüştürüyorum.

How much for a kilo of this mustard seed?

Bu hardal tohumunun bir kilosu ne kadar?

Please give me two hot dogs with mustard and ketchup.

Lütfen bana hardal ve ketçaplı iki sosisli sandviç verin.

It's been a while since I've eaten anything with mustard.

Hardallı bir şey yediğimden beri bir süre oldu.

Tom usually puts mustard and ketchup on his hot dogs.

Tom genellikle sosisli sandviçlerinin üzerine hardal ve ketçap koyar.

Tom has grown old and can't cut the mustard anymore.

Tom yaşlandı ve artık hardal kesemiyor.

Tom likes to eat smoked sardines on crackers with yellow mustard.

Tom sarı hardallı kraker üzerinde füme sardalya yemeyi sever.

I predicted that you wouldn't be able to cut the mustard in this job.

Bu işte beklentileri karşılayamayacağını tahmin etmiştim.

What is the Kingdom of God like? To what shall I compare it? It is like a grain of mustard seed, which a man took, and put in his own garden. It grew, and became a large tree, and the birds of the sky lodged in its branches.

Tanrı'nın alemi nasıl bir yer? Neyle kıyaslayacağım onu? Bir adamın alıp bahçesine ektiği hardal tohumu tanecikleri gibi. Büyüyüp kocaman bir ağaç oldu, ve sonra göğün kuşları dallarına misafir oldu.