Translation of "Relaxing" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Relaxing" in a sentence and their turkish translations:

This is relaxing.

Bu rahatlatıcı.

It's very relaxing.

Bu çok rahatlatıcı.

I'm still relaxing.

Ben hâlâ dinleniyorum.

- It's not really that relaxing.
- It isn't really that relaxing.

Bu gerçekten o kadar rahatlatıcı değil.

I was just relaxing.

Sadece rahatlıyordum.

This is so relaxing.

Bu çok rahatlatıcı.

Tom is still relaxing.

Tom hâlâ gevşiyor.

He's relaxing at home.

O, evde dinleniyor.

I'm just sitting here relaxing.

Burada sadece rahatlamak için oturuyorum.

I prefer relaxing to working.

Dinlemeyi çalışmaya tercih ederim.

Reading books is very relaxing.

Kitap okumak çok rahatlatıcıdır.

You're supposed to be relaxing.

Dinleniyor olman gerekiyor.

I had a relaxing talk.

Ben rahatlatıcı bir konuşma yaptım.

I deserve a relaxing afternoon.

Dinlendirici bir öğleden sonrayı hak ediyorum.

He is relaxing in his home.

O, evinde dinleniyor.

Granted, watching TV can be relaxing.

Diyelim ki, televizyon seyretmek dinlendirici olabilir.

Tom is relaxing on his bunk.

Tom ranzasında dinleniyor.

Tom is relaxing alone at home.

Tom evde yalnız dinleniyor.

The cats are relaxing in the sun.

Kediler güneşte dinleniyorlar.

I spent last Sunday relaxing at home.

Geçen pazarı evde dinlenerek geçirdim.

I wish you all a relaxing Thursday!

Size keyifli bir Perşembe dilerim!

You're supposed to be relaxing, aren't you?

Dinleniyor olman gerekiyor, değil mi?

She wanted to live a more relaxing life.

Daha rahat bir hayat yaşamak istiyordu.

I'm really looking forward to relaxing this weekend.

Bu hafta sonu rahatlamayı dört gözle bekliyorum.

Tom was relaxing, drinking a glass of wine.

Tom bir kadeh şarap içerken rahatlıyordu.

I find the sound of the rain relaxing.

Yağmurun sesini rahatlatıcı buluyorum.

Some people are killing time relaxing on park benches.

Bazı insanlar, park bankları üzerinde rahatlayarak zaman öldürüyorlar.

Tom changed the station hoping to find something relaxing.

Tom rahatlatıcı bir şeyler bulmak umuduyla radyoyu değiştirdi.

- Tom is relaxing at home.
- Tom is resting at home.

Tom evde dinleniyor.

Tom and Mary spent a relaxing week on a houseboat.

Tom ve Meryem yüzen evde rahatlatıcı bir hafta geçirdiler.

Tom and Mary spent a week relaxing on a houseboat.

Tom ve Meryem yüzen evde bir hafta geçirip dinlendiler.

Orange blossoms have a relaxing effect and a delightful scent.

Portakal çiçekleri rahatlatıcı bir etki ve hoş bir kokuya sahiptir.

There is nothing as relaxing as lying in a hot bath.

Sıcak bir banyonun içinde uzanmak kadar rahatlatıcı bir şey yoktur.

It was not time for relaxing at a place like this.

Böyle bir yerde dinlenmek için zamanı değildi.

I like to fish; it's a very relaxing way to spend the day.

Balık tutmayı çok seviyorum. Bu oldukça sakinleştirici bir zaman geçirme yöntemi.

I'd love to be able to find more time that I could spend relaxing.

Dinlenerek geçirebileceğim daha fazla zaman bulabilmeyi istiyorum.

I'd like to invite you to my favourite café. It’s a nice, relaxing place with a good vibe.

Seni en sevdiğim kafeye davet etmek istiyorum. O, rahatlatıcı bir ortamı olan güzel bir yer.

Epinephrine can save someone's life by relaxing the muscles around the airways and preventing them from closing completely.

Epinefrin, hava yollarının etrafındaki kasları gevşeterek ve tamamen kapanmasını engelleyerek birisinin hayatını kurtarabilir.