Translation of "Split" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Split" in a sentence and their turkish translations:

Location split

Yer yarıldı

Let's split.

Ayrılalım.

Let's split it.

Hesabı paylaşalım.

Don't split hairs.

Ufak ayrıntılar üzerinde durma.

We split up.

Biz ayrıldık.

They split up.

Onlar ayrıldılar.

My pants split.

Benim pantolonum yırtık.

Let me split now.

bölünmeleyim artık yahu.

Tom has split ends.

Tom'un kırık saç telleri var.

Let's split the difference.

Gel ortada anlaşalım.

Let's split a salad.

- Salatayı ortak yiyelim.
- Salatayı paylaşalım.
- Salatayı bölüşelim.

Let's split the profits.

Kârı bölelim.

We split the bill.

Faturayı böldük.

We have to split.

Ayrılmak zorundayız.

I'm going to split.

Böleceğim.

Tom had to split.

- Tom gitmek zorundaydı.
- Tom ayrılmak zorundaydı.

Let's not split hairs.

Kılı kırk yarmayalım.

Let's split the bill.

- Hesabı paylaşalım.
- Hesabı kırışalım.

Let's split the money.

Parayı aramızda paylaşalım.

- It's not safe to split up.
- It isn't safe to split up.

- Bir arada durmayıp ayrılmak güvenli olmaz.
- Ayrılmamız tehlikeli olur.

Let's split up into teams.

Ekiplere ayrılalım.

Let's split up into groups.

Gruplara ayrılalım.

They split the bill evenly.

- Onlar hesabı eşit olarak bölüştüler.
- Onlar hesabı eşit olarak bölüşürler.
- Hesabı eşit olarak bölüştüler.
- Hesabı eşit olarak bölüşürler.

He has a split personality.

O bölünmüş bir kişiliğe sahip.

Who first split the atom?

Atomu ilk olarak kim parçaladı?

- Let's split.
- Let us leave.

Ayrılalım.

Tom split up with Mary.

Tom, Marie'yi bıraktı.

The issue split the party.

Konu partiyi böldü.

The thunderbolt split the oak.

Yıldırım meşeyi ayırdı.

Sami split with his wife.

Sami karısından ayrıldı.

- Tom said he had to split.
- Tom said that he had to split.

Tom ayrılmak zorunda kaldığını söyledi.

Let's split the reward fifty-fifty.

Ödülü yarı yarıya bölüşelim.

Tom split the bill with Mary.

Tom hesabı Mary ile paylaştı.

Tom and Mary have split up.

Tom ve Mary ayrıldı.

Let's split the bill three ways.

Hesabı üçe bölelim.

Tom said he had to split.

Tom ayrılmak zorunda kaldığını söyledi.

Tom and Mary split the bill.

Tom ve Mary faturayı böldü.

Dan split the rent with Linda.

Dan kirayı Linda ile bölüştü.

The inflation issue split the party.

Enflasyon sorunu partiyi böldü.

Let's split a bottle of wine.

Bir şişe şarabı paylaşalım.

Tom and I split the bill.

Tom ve ben faturayı paylaştık.

Tom and I have split up.

Tom ve ben ayrıldık.

Why don't we split a salad?

Neden salatayı bölmüyoruz?

I'll split it with you fifty-fifty.

Bunu seninle yarı yarıya bölüşeceğim.

Your words split my heart in twain.

Sözleriniz kalbimi ikiye böldü.

I put on my socks lickety-split.

Çoraplarımı çabucak giydim.

Let's split up and look for Tom.

Ayrılalım ve Tom'u arayalım.

I heard Tom split up with Mary.

Tom'un Mary'den ayrıldığını duydum.

The teacher split the students into groups.

Öğretmen öğrencileri gruplara ayırdı.

Tom and Mary split up last week.

Tom ve Mary geçen hafta ayrıldılar.

We split up the loot three ways.

Ganimetleri üçe bölüştük.

- I hear that Tom and Mary have split up.
- I hear Tom and Mary have split up.

Tom ve Mary'nin ayrıldığını duydum.

- We split up the loot three ways.
- We split up the loot among the three of us.

Ganimetleri üçümüz aramızda bölüştük.

Now let's split the ground shell into two

şimdi yer kabuğunu ikiye ayıralım

The Sunni-Shia split was never as violent.

Zira Sünni-Şii bölünmesi, asla şiddet içermemiştir.

They split up after a year of marriage.

Bir yıl evlilikten sonra ayrıldılar.

Tom and I split a pitcher of beer.

Tom ve ben bir sürahi bira ayırdım.

Tom and Mary split a bottle of wine.

Tom ve Mary bir şişe şarap ayırdı.

I didn't want to split up with Mary.

Mary ile ayrılmak istemedim.

I agreed to split the bill with Tom.

Faturayı Tom'la paylaşmayı kabul ettim.

I agreed to split the money with Tom.

Parayı Tom'la paylaşmayı kabul ettim.

Dan and Linda split up two years ago.

Dan ve Linda iki yıl önce ayrıldı.

I think it's time for me to split.

Sanırım benim için ayrılma zamanıdır.

Tom asked me to help him split firewood.

Tom yakacak odunları ayırmak için benden ona yardım etmemi istedi.

Tom and Mary have decided to split up.

Tom ve Mary ayrılmaya karar verdiler.

- The money will probably be split evenly between those two.
- Apparently, the money will be split evenly between the two.

Para muhtemelen bu ikisi arasında eşit olarak bölünecek.

Tom and Mary split up after their son died.

Tom ve Mary oğulları öldükten sonra ayrıldı.

- Let's go Dutch today.
- Let's split the bill today.

Bugün hesabı bölüşelim.

I heard that Tom and Mary have split up.

Tom ve Mary'nin ayrıldıklarını duydum.

I heard that Carol and Will have split up.

Carol ve Will'in ayrıldığını duydum.

That crisis threatened to split the nation in two.

O kriz milleti ikiye bölünmekle tehdit etti.

Tom heard that Mary and John had split up.

Tom, Mary ve John'un ayrıldığını duydu.

Layla and Sami separated and split their small assets.

Leyla ve Sami küçük varlıklarını ayırıp bölüştüler.

- I had no idea that Tom and Mary had split up.
- I had no idea Tom and Mary had split up.

Tom ve Mary'nin ayrıldığına dair hiçbir fikrim yoktu.

We went together to Laramie, but then we split up.

Laramie'yle anlaşıyorduk , ama daha sonra ayrıldık.

Tom hit the ball so hard he split the bat.

Tom topa o kadar sert vurdu ki sopayı böldü.

Tom told everyone that he and Mary had split up.

Tom onun ve Mary'nin ayrıldığını herkese söyledi.

- Let's split the bill.
- Let's divide the check between us.

Hesabı aramızda paylaşalım.

- Tom has a split personality.
- Tom has a dual personality.

Tom bölünmüş bir kişiliğe sahiptir.

♪ I Imagined that we split a bread sitting down ♪

♪ Hayal ettim bölüştüğümüzü Bir ekmeği oturarak ♪

- The thieves divided their booty.
- The thieves split up their loot.

Hırsızlar ganimetlerini böldü.

To have a laser powerful enough to split it in half."

bir lazerin yarıya bölecek kadar güçlü olması. '

Tom and Mary split a bottle of red wine after dinner.

Tom ve Mary akşam yemeğinden sonra bir şişe kırmızı şarabı paylaştı.

Tom and Mary split up after being married for three years.

Tom ve Mary evlendikten üç yıl sonra ayrıldı.

I think it's time for me to split some more firewood.

Sanırım biraz daha odun yarmamın zamanıdır.

"Let's split the bill." "I don't think so. This date was your idea."

"Hesabı bölelim." "Öyle düşünmüyorum. Bu randevu senin fikrindi."

Let's decide what needs to be decided, then let's split into two teams, OK?

Neye karar verilmesi gerektiğine karar verelim, sonra iki takıma ayıralım.

We'd like to split it. Could you bring it to us on two plates?

Onu bölmek istiyoruz.Bize onu iki tabakta getirir misin?

Usually when Tom and Mary go out for dinner together, they split the bill.

Tom ve Mary akşam yemeği için birlikte dışarı çıktıklarında, genellikle hesabı bölüşürler.

I want to split up, but I know I couldn't even if I tried.

Ayrılmak istiyorum ama denesem bile yapamayacağımı biliyorum.

The teacher asked the students to split off into groups of two or three.

Öğretmen öğrencilerin iki veya üç gruba ayrılmalarını istedi.

First, we decide on what needs to be decided, then we split into two teams.

Öncelikle karar verilmesi gerekenlere karar veririz sonra iki takıma ayrılırız.

As you probably know, in 1953, the Korean peninsula was split in two halves after a

Haberiniz olduğu üzere, 1953'te, Kore Yarımadası 2 milyon insanın öldüğü savaştan

First, we decide on that which needs to be decided, then we split into two teams.

Öncelikle karar verilmesi gereken şey üzerinde karar veririz sonra iki takıma ayrılırız.

Tom avoided listening to sad and sentimental love songs after he and Mary had split up.

O ve Mary ayrıldıktan sonra Tom üzücü ve duygusal aşk şarkılarını dinlemekten kaçındı.