Translation of "Spreading" in Turkish

0.204 sec.

Examples of using "Spreading" in a sentence and their turkish translations:

- He's spreading false rumors.
- She's spreading false rumors.

O yanlış söylentiler yayıyor.

Without spreading this virus

bu virüsü yaymadan

You're spreading false news.

Sen yanlış haberler yayıyorsun.

The fire is spreading.

Yangın yayılıyor.

The fires are spreading.

Yangınlar yayılıyor.

He's spreading false rumors.

O yanlış söylentiler yayıyor.

The infection is spreading.

Enfeksiyon yayılıyor.

- Who could be spreading that news?
- Who is likely to be spreading that information?

O bilgiyi muhtemelen kim yayıyor?

And was spreading all over Europe.

ve tüm Avrupa'ya yayılıyordu.

Who could be spreading that news?

Bu haberi kim yayıyor olabilir?

We can stop the tumor from spreading.

tümörün yayılmasını da durdurabileceğimiz yönündedir.

The rain kept the fire from spreading.

Yağmur yangının yayılmasını engelledi.

Check your blanket before spreading your legs.

Bacaklarını yaymadan önce battaniyeyi kontrol et.

Tom is spreading butter on the bread.

Tom ekmeğe tereyağı sürüyor.

Tom has been spreading rumors about Mary.

Tom Mary hakkında söylentiler yaymaya başladı.

He was spreading mulch in the flower beds.

O, çiçek yataklarında saman yayıyordu.

She tried to prevent the rumor from spreading.

O, söylentinin yayılmasını engellemeye çalıştı.

These measures can prevent the disease from spreading.

Bu önlemler hastalığın yayılmasını önleyebilir.

Tom was guilty of spreading lies about Mary.

Tom Mary hakkında yalanları yaymakla suçluydu.

The fire is spreading to the gas tank.

Yangın gaz tankına yayılıyor.

The disease was still spreading rapidly in Sierra Leone

hastalık hala Sierra Leone'de hızlı bir şekilde yayılmaya devam ediyordu,

The skirmish escalates rapidly, spreading across a large area.

Çatışma hızlıca büyüyor, ve araziye yayılıyor.

It is said that the disease has been spreading.

Hastalığın yayıldığı söyleniyor.

I am spreading mustard on a slice of bread.

Bir dilim ekmek üzerine hardal sürüştürüyorum.

COVID-19 has been spreading rapidly in America recently.

Son zamanlarda koronavirüs Amerika'da hızla yayılıyor.

They are spreading from neighbor to neighbor like a virus.

Komşudan komşuya virüs gibi yayılıyorlar.

Now they control the virus and prevent it from spreading.

Şimdi ise virüsü kontrol altına alıp yayılmasını engelliyorlar

He was accused of corrupting morals and spreading dangerous ideas.

O, ayartıcı ahlakla ve tehlikeli fikirleri yaymakla suçlandı.

The rumor that she's getting married is spreading around town.

Onun evleniyor söylentisi kasabanın etrafında yayılıyor.

Even trees need help spreading their seeds as far as possible.

Ağaçların bile tohumlarını uzağa saçmak için yardıma ihtiyacı var.

In Serbia, Turkish akinjis responded with raids of their own, spreading devastation

Sırbistan'da Türk akıncıları güney Macaristan'a saldırdı

To prevent the disease from spreading quickly was not an easy task.

Hastalığın hızlıca yayılmasını önlemek kolay bir görev değildi.

You can be contagious and spreading it around for several days, and up to two weeks,

Hastalığı kapmış ve birkaç gündür hatta 2 haftadır yayıyor olabilirsiniz,

Respect for the French! They consciously use their own language despite the influence of English spreading all over the world due to globalization.

Fransızlara saygı duyun! İngilizcenin küreselleşme nedeniyle tüm dünyaya yayılmasının etkisine rağmen bilinçli bir şekilde kendi dillerini kullanıyorlar.

A new study led by scientists at Los Alamos National Laboratory has found that a new strain of the novel coronavirus that is prevailing worldwide is spreading faster than earlier versions.

Los Alamos Ulusal Laboratuvarı'ndaki bilim insanları tarafından yürütülen yeni bir çalışmada, dünya çapında hüküm süren yeni bir koronavirüs türünün önceki sürümlerden daha hızlı yayıldığı keşfedildi.