Translation of "Starve" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Starve" in a sentence and their turkish translations:

They'll starve.

Onlar açlıktan ölecekler.

We'll starve.

Açlıktan öleceğiz.

Tom will starve.

Tom açlıktan ölecek.

Tom won't starve.

Tom açlıktan ölmeyecek.

I won't starve.

Açlıktan ölmeyeceğim.

We'll starve to death!

Biz açlıktan öleceğiz!

I'll starve to death!

Açlıktan öleceğim!

Tom will not starve.

Tom açlıktan ölmeyecek.

No child should starve.

- Hiçbir çocuk açlık çekmemeli.
- Hiçbir çocuk açlıktan ölmemeli.

Stuff today and starve tomorrow.

Bugün tıka basa ye ve yarın acından öl.

Tom didn't want to starve.

Tom açlıktan ölmek istemiyordu.

He won't starve to death.

O açlıktan ölmeyecek.

I hope you don't starve.

Umarım açlıktan ölmezsin.

We don't have to starve.

Açlıktan ölmek zorunda değiliz.

I can't let them starve.

Onların açlıktan ölmelerine izin veremem.

I'd rather starve than steal.

Çalmaktansa açlıktan ölmeyi tercih ederim.

Tom won't starve to death.

Tom çlıktan ölmeyecek.

- I would rather starve than steal.
- I would rather starve than start stealing.

Çalmaya başlamaktansa açlıktan ölmeyi tercih ederdim.

I would rather starve than steal.

Çalmaktansa açlıktan ölmeyi yeğlerim.

In rich countries, few people starve.

Zengin ülkelerde, çok az sayıda insan açlıktan ölüyor.

I don't want them to starve.

Onların açlıktan ölmesini istemiyorum.

I hope you starve in jail.

Umarım hapiste açlıktan geberirsin.

- I hope I don't starve to death.
- I hope that I don't starve to death.

Umarım açlıktan ölmem.

- I hope that you don't starve to death.
- I hope you don't starve to death.

İnşallah açlıktan ölmezsin.

People could starve and governments may fall.

İnsanlar açlık çekebilir ve hükümetler düşebilir.

We're not going to starve to death.

Açlıktan ölmeyeceğiz.

I hope we don't starve to death.

İnşallah açlıktan ölmeyiz.

Tom isn't going to starve to death.

Tom açlıktan ölmeyecek.

We cannot stand quiet and watch people starve.

Biz sakin duramayız ve insanların açlıktan ölmesini izleyemeyiz.

I would rather starve than work under him.

Onun emrinde çalışmaktansa açlıktan ölmeyi tercih ederim.

Millions of people starve to death every year.

Her yıl milyonlarca insan açlıktan ölüyor.

You didn't want me to starve, did you?

Açlıktan ölmemi istemedin, değil mi?

I would rather starve to death than steal.

- Çalmaktansa açlıktan ölürüm.
- Hırsızlık yapacağıma açlıktan ölürüm.
- Çalmaktansa açlıktan ölmeyi tercih ederim.

An American Government cannot permit Americans to starve.

Bir Amerikan hükümeti, Amerikalıların açlıktan ölmelerine izin veremez.

- Tom will starve.
- Tom is going to be starved.

Tom açlıktan ölecek.

So how can we keep eating while farmers don’t starve?

Peki nasıl biz yiyebilirken, çiftçiler aç kalmıyor?

I might as well starve as do such a thing.

Böyle bir şey yapacağıma açlıktan ölsem daha iyi.

If we don't get something to eat soon, we'll all starve to death.

Kısa sürede yiyecek bir şey almazsak, hepimiz açlıktan öleceğiz.

Do you know how many people in the world starve to death every year?

Dünyada her yıl kaç kişinin açlıktan öldüğünü biliyor musun?

The earth is surrounded by sea water, but if the rain fails, people will starve.

Dünya deniz suyu ile çevrilidir ama yağmur başarısız olursa insanlar açlıktan ölecek.

We are the first nation to starve to death in a storehouse that's overfilled with everything we want.

İstediğimiz her şey ile tıka basa dolu olan bir depoda açlıktan ölen ilk milletiz.