Translation of "Auront" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Auront" in a sentence and their turkish translations:

- Ils auront peur.
- Elles auront peur.

Onlar korkuyor olacaklar.

- Ils auront froid.
- Elles auront froid.

Onlar üşüyecekler.

- Ils auront des discussions demain.
- Elles auront des discussions demain.
- Ils auront des pourparlers demain.
- Elles auront des pourparlers demain.
- Ce sont eux qui auront des pourparlers, demain.
- Ce sont elles qui auront des pourparlers, demain.

Yarın müzakere edecekler.

Ils auront atteint leur objectif.

Onlar amaçlarına ulaştılar.

Ils n'en auront pas besoin.

Onların ona ihtiyacı olmayacak.

Ils n'en auront pas l'occasion.

Fırsatları olmayacak.

Quand les poules auront des dents !

Balık kavağa çıkınca!

Tom et Manon auront un bébé.

Tom ve Mary'nin bir bebekleri olacak.

Que leurs enfants auront une vie meilleure.

çocuklarının daha iyi bir yaşama sahip olacağına inanmıyorlar.

auront une chance d’éviter des catastrophes majeures.

büyük felaketleri önleme şansına sahip olabilir.

Les gens auront demain des idées différentes.

İnsanların yarın farklı düşünceleri olacak.

Un nombre infime de personnes auront cette chance.

Bu olanağa sahip insan sayısı çok ama çok az.

Ils auront du mal à atteindre leur objectif.

Onlar hedeflerine ulaşmakta zorluk yaşadılar.

Les funérailles de Tom auront lieu ce weekend.

Tom'un cenaze töreni bu hafta olacak.

Ils auront moins de temps libre la semaine prochaine.

Onların gelecek hafta daha az boş zamanı olacak.

Les élections locales auront lieu en Hesse le 14 mars.

14 Mart'ta Hesse'de yerel seçimler yapılacak.

Ils auront les outils pour déployer la science, la technologie, l'innovation.

Bilim, teknoloji ve yeniliği uygulamak için iyi donanımlı olacaklar.

Ils veulent avoir toutes les compétences dont ils auront besoin à l'avenir.

Gelecekte ihtiyaç duyacakları tüm becerilere sahip olmak istiyorlar.

Pour visiter notre pays, les étrangers auront désormais besoin d'un visa spécial.

ülkemizi ziyaret etmek için, yabancıların şu andan itibaren özel bir vizeye ihtiyaçları olacak.

Les deux auront un sale goût, mais un seul pourrait me rendre malade.

İkisinin de tadı oldukça iğrenç ama ancak biri beni hasta edebilir.

Une fois la nuit tombée, les otaries auront de meilleures chances de passer inaperçues.

Karanlık çökünce... ...fokların görülmeden geçme şansının artması gerekir.