Translation of "Brise" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Brise" in a sentence and their turkish translations:

Une brise.

Esinti çıktı.

Il souffle une douce brise.

Hafif bir rüzgar esiyor.

Une bougie vacille dans la brise.

- Mumun alevi yumuşak esintide titriyor.
- Mumun alevi hafif rüzgarda titriyor.

Ça me brise vraiment le cœur.

Bu gerçekten kalbimi kırıyor.

- Brise le silence.
- Brisez le silence.

Sessizliği boz.

Il n'y a, ici, point de brise.

Burada esinti yok.

L'art brise la monotonie de notre vie.

Sanat hayatın monotonluğu kırar.

- Le pare-brise d'une voiture fut brisé.
- Le pare-brise d'une voiture a été mis en pièces.

Bir arabanın ön camı parçalara ayrıldı.

- Cela me brise le cœur de vous voir pleurer.
- Ça me brise le cœur de te voir pleurer.

Senin ağladığını görmek kalbimi kırar.

Malheureusement, quelqu'un brise la religion que nous disons

bizim anlattığımız dini de birileri bozuyor malesef

Ce brise-bouche était utilisé dans les lamentations.

Bu ağız kopuzu ise ağıtlarda kullanılırdı daha çok

Je ne vois rien. Le pare-brise est très sale.

Bir şey göremiyorum. Ön cam çok kirli.

Par ici il y a habituellement une brise fraîche le soir.

Burada akşamleyin genellikle serin bir esinti vardır.

Il y avait des impacts de balles sur le pare-brise.

Ön camda kurşun delikleri vardı.

- Ne brise pas un miroir.
- Il ne faut pas briser les miroirs.

Ayna kırma.

- Ne me brise pas le cœur !
- Ne me brisez pas le cœur !

Kalbimi kırma.

Nous avons profité de la brise fraîche qui venait de la rivière.

Nehirden gelen serin esintinin tadını çıkardık.

- Ne lui brise pas le cœur.
- Ne lui brisez pas le cœur.

Onun kalbini kırma.

Il n'y a pas de brise et la chaleur torride ralentit la colonne.

Hiç esinti ve kavurucu bir sıcaklık yok sütunu yavaşlatır.

Ont dépassé un an. La première étape a consisté à construire un brise-lames

bir İlk adım, projenin ilk ayağı olacak bir dalgakıran inşa etmekti.2000 ve oniki yıllarının sonunda

Par le bruit d'une brise légère remuant le feuillage, laissant passer la lumière... brillante, scintillante...

Yapraklar hafif bir rüzgarla öyle salınıyordu ki parlak ışık huzmeleri gökyüzünden yere doğru adeta göz kırparak düşüyordu

- La nature ne brise jamais ses propres lois.
- La nature n'enfreint jamais ses propres lois.

Doğa kendi kanunlarını asla çiğnemez.

, qui a implémenté le brise-lames occidental, est revenue pour présenter une nouvelle offre à l'

. Ve küresel ekonomide ağır kayıplara neden oldu. Ancak

Brise-lames est du port à un coût de plus de deux cents millions d'euros et un

yıl sonra Koreli şirket Daewoo, beş yüz milyon Euro'nun üzerinde bir maliyetle liman için

Une chose encore. Si tu t'en prends de quelque manière que ce soit à Mayu, je te brise les reins.

Bir şey daha var. Eğer Mayu üzerinde bir şey denersen belini kırarım.