1. Home
  2. Translation in context
  3. French-Turkish
  4. Exposé

Translation of "Exposé" in Turkish

0.056 sec.

Examples of using "Exposé" in a sentence and their turkish translations:

- As-tu écouté cet exposé TED ?
- Avez-vous écouté cet exposé TED ?

Bu TED konuşmasını dinledin mi?

Ce trésor exposé à Uşak

Bu Uşak'ta sergilenilen hazine varya

Il s'est exposé au danger.

O, kendini tehlikeye attı.

Il est dangereusement exposé au froid.

Tehlikeli şekilde soğuğa maruz kalıyor.

Il a été exposé au danger.

O, tehlikeye maruz kaldı.

Quelques personnes applaudirent après son exposé.

Onun konferansından sonra birkaç kişi alkışladı.

Il fut exposé à de nombreux dangers.

Birçok tehlikelere maruz kaldı.

Le trésor qui devrait être exposé dans nos musées

bizim müzelerimizde sergilenmesi gereken hazinenin

Le scientifique fit un exposé sur la structure de l'univers.

Bilimci evrenin yapısı üzerine bir ders verdi.

Maintenant, le trésor de Karun a été exposé dans notre pays

Artık Karun'un hazinesi ülkemizde sergileniyordu

- Elle l'exposa délibérément au danger.
- Elle l'a délibérément exposé au danger.

O, bilinçli olarak onu tehlikeye maruz bıraktı.

Seuls les plus grands osent fréquenter un lieu aussi exposé de nuit.

Hava karardıktan sonra ancak en büyükler böyle açık bir alana gelmeye cüret eder.

Il est dangereux de laisser un bébé exposé à un fort ensoleillement.

Bebekleri güçlü güneş ışığına maruz bırakmak tehlikelidir.

Il a été exposé à de multiples zones gravitationnelles et d'impact en orbite, en outre

Yörüngede birden çok yer çekimi ve etki alanına maruz kalmıştır üstelik

Mon professeur m'a dit que j'aurais dû passer davantage de temps à préparer mon exposé.

Öğretmen bana konuşmamı hazırlamak için daha çok zaman harcamam gerektiğini söyledi.

- Il me faut prendre des photos pour mon exposé.
- Il me faut prendre des photos pour mon élocution.

Ders projem için bazı fotoğraflar çekmek zorundayım.

- La seule chose qui compte vraiment est si oui ou non ton professeur pense que ton exposé est assez bon.
- La seule chose qui compte vraiment est si oui ou non votre professeur pense que votre exposé est assez bon.

Önemli olan tek şey senin öğretmeninin senin raporunun yeterince iyi olup olmadığını düşünmesidir.