Translation of "Foule" in Turkish

0.018 sec.

Examples of using "Foule" in a sentence and their turkish translations:

Foule inconstante !

Dönek ayak takımı.

La foule applaudit.

Kalabalık alkışladı.

- La foule est fébrile.
- La foule est en délire.

Kalabalık balatayı sıyırıyor.

La foule a applaudi.

Kalabalık tezahürat yaptı.

- Tom a disparu dans la foule.
- Tom disparut dans la foule.

Tom kalabalığın içinde kayboldu.

J'étais perdu dans la foule.

Kalabalıkta kayboldum.

Il voulait contenter la foule.

O, kalabalığı memnun etmek istedi.

Elle voulait contenter la foule.

O kalabalığı memnun etmek istedi.

Il disparut dans la foule.

Kalabalıkta gözden kayboldu.

La foule acclamait le vainqueur.

Kalabalık kazananı alkışladı.

Une foule s'est assemblée autour.

Etrafta bir kalabalık toplandı.

La foule applaudit à nouveau.

Kalabalık yine alkışladı.

- Je l'ai vu brièvement dans la foule.
- Je le vis brièvement dans la foule.

Kalabalıkta bir an onu gördüm.

Elle s'est perdue dans la foule.

O, kalabalıkta kendini kaybetti.

La foule criait pour un rappel.

Kalabalık tekrar için bağırdı.

La foule s'est ruée dans l'auditorium.

Kalabalık oditoryuma akın etti.

La foule se déversa de l'auditorium.

Kalabalık konferans salonunu boşalttı.

Un cri s'éleva de la foule.

Kalabalıktan bir çığlık yükseldi.

La police a dispersé la foule.

Polis kalabalığı dağıttı.

Il était entouré par la foule.

O kalabalık tarafından kuşatılmıştı.

Je l'ai perdu dans la foule.

Kalabalıkta onu kaybettim.

La foule croissait à chaque instant.

Kalabalık, dakikalar geçtikçe daha da büyüdü.

Quelques personnes dans la foule répliquèrent.

Kalabalığın içinden bazıları açılan ateşe karşılık verdi.

Je l'ai rencontré dans la foule.

Onunla kalabalıkta buluştum.

La foule furieuse attaqua le bâtiment.

Öfkeli kalabalık binaya saldırdı.

Il a disparu dans la foule.

O, kalabalığın içinde kayboldu.

- Le voleur à la tire disparut dans la foule.
- Le tire-laine disparut dans la foule.

Yankesici kalabalıkta kayboldu.

Plonger dans la foule des voitures Renault

Renault marka otomobilin kalabalığın arasına dalarak

Ils ont trouvé Tom dans la foule.

Onlar kalabalıkta Tom'u buldular.

Une foule se rassembla sur le lieu.

Bir kalabalık olay yerinde toplandı.

La foule exultait lorsqu'il marqua un but.

O bir gol atınca kalabalık çılgına döndü.

Un murmure se propagea dans la foule.

Kalabalıktan bir homurtu yayıldı.

Le guitariste s'est jeté dans la foule.

Gitarist kendini kalabalığın içine fırlattı.

La foule s'agrandit de plus en plus.

Kalabalık gittikçe büyüyor.

La police ne pouvait contrôler la foule.

Polis kalabalığı kontrol edemedi.

Une large foule de gens s'est rassemblée.

Kalabalık bir insan grubu toplandı.

Jamais je n'ai vu une telle foule.

Böyle bir insan kalabalığını hiç görmedim.

La foule a applaudi pendant plusieurs minutes.

Kalabalık birkaç dakika alkışladı.

Il s'est rapidement fondu dans la foule.

Kalabalıkta çabucak kayboldu.

Vous connaissez la foule dont vous parlez, non?

bahsettiğiniz mafya farkındasınız değil mi

Je l'ai perdue de vue dans la foule.

- Kalabalıkta onun görüntüsünü kaybettim.
- Kalabalıkta gözümden kayboldu.

- Il y a foule aujourd'hui.
- C'est plein aujourd'hui.

Bugün kalabalık.

Bientôt une foule se rassembla autour de lui.

Onun etrafında bir kalabalık toplandı.

Une foule se massa pour regarder le combat.

Dövüşü izlemek için bir kalabalık toplandı.

La foule devint incontrôlable et força la palissade.

Kalabalık kontrolden çıktı ve parmaklıkları kırıp geçti.

Une large foule attendait que le président parlât.

Büyük bir kalabalık başkanın konuşmasını bekledi.

Un énorme cri d'encouragement s'éleva de la foule.

Kalabalıktan muazzam bir tezahürat patladı.

On ne devrait pas toujours suivre la foule.

Her zaman topluluğu izlememelisin.

- Le policier était confronté à la foule en colère.
- Le policier se retrouva face à la foule en colère.

Polis öfkeli kalabalıkla karşı karşıyaydı.

- Je deviens nerveux lorsque je parle devant une foule nombreuse.
- Je deviens nerveuse lorsque je parle devant une foule nombreuse.

Büyük kalabalıkların önünde konuştuğum zaman asabım bozulur.

Avec la foule rassemblée devant pour observer le chaos,

Dışarıda büyük bir kalabalık toplanıp kargaşayı izlerken

Une fille s'approcha du roi à travers la foule.

Bir kız kalabalığın arasından krala yaklaştı.

Nous avons perdu l'homme de vue dans la foule.

Biz kalabalıkta adamın görüntüsünü kaybettik.

Elle l'entraperçut quand il se faufilait dans la foule.

O onu kalabalığın arasında koşarken gördü.

Une foule commençait à se former autour de lui.

Onun etrafında bir kalabalık toplanıyordu.

Il y avait foule ici toute la semaine dernière.

Bütün geçen hafta boyunca burası kalabalıktı.

Tom s'est frayé un chemin à travers la foule.

Tom kalabalığın arasından ilerledi.

Ils se sont frayé un chemin à travers la foule.

Onlar kalabalığın arasında kendilerine yol açtılar.

Il s'est frayé un passage au milieu de la foule.

Kalabalığa karışıp gitti.

Il a perdu son ami de vue dans la foule.

Kalabalıkta arkadaşını gözden kaybetti.

La foule se rassembla bientôt autour du camion de pompier.

Kısa sürede itfaiye arabasının etrafında bir kalabalık toplandı.

Une foule importante s'est rassemblée sur le lieu de l'incendie.

Yangın mahallinde büyük bir kalabalık toplandı.

D'abord ouvert le feu à la tribune puis à la foule

önce kürsüye, daha sonrasında ise kalabalığa yaylım ateşi açtı

Elle a perdu de vue son ami dans la foule immense.

Muazzam kalabalıkta arkadaşını gözden kaybetti.

On lui a fait la poche au milieu de la foule.

Kalabalıkta cebini soydurdu.

Le jongleur enthousiasma la foule en gardant dix oranges en l'air.

Hokabaz havada on portakalı tutarak kalabalığı büyüledi.

La foule en colère retourna des voitures et brisa des vitrines.

Öfkeli kalabalık, arabaları devirdi ve mağazaların önündeki camları kırdı.

Nous avons dû nous frayer un chemin à travers la foule.

Kalabalığı yararak ilerledik.

- C'est de nouveau plein, aujourd'hui.
- Il y a de nouveau foule aujourd'hui.

Bugün yine kalabalık.

Après le concert la foule se dirigea vers la porte la plus proche.

Konserden sonra kalabalık en yakın kapıya doğru gitti.

Il y a de la sorcellerie là-dessous, dit une voix sinistre dans la foule.

Kalabalıktan gelen uğursuz bir ses "Bunun arkasında büyücülük var" dedi.

Asmaa à l'incubateur populaire pour que le domaine rassemble la plus grande foule autour de lui, avec

Esma Esad'ın bir fotoğrafı ortaya çıktığında garip bir şey oldu

Luciano a peut-être la foule derrière lui, mais il a encore du lait qui lui coule derrière les oreilles.

Luciano'nun arkasında topluluk olabilir fakat o hâlâ acemi bir çaylak.

Un homme trapu au teint basané a pris le sac à main de Mary et a disparu dans la foule.

Esmer tenli tıknaz bir adam Mary'nin el çantasını kaptı ve kalabalığa doğru ortadan kayboldu.

- Nous sommes confrontés à une multitude de problèmes.
- Nous sommes confrontés à une foule de problèmes.
- Nous sommes confrontés à un tas de problèmes.
- Nous sommes confrontés à quantité de problèmes.

Pek çok problemle karşı karşıyayız.