Translation of "Pensait" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Pensait" in a sentence and their turkish translations:

- Elle pensait que j'étais médecin.
- Elle pensait que j'étais toubib.

O, benim bir doktor olduğumu düşündü.

À quoi pensait-elle ?

O ne düşünüyordu?

- Tom pensait que tu étais saoul.
- Tom pensait que vous étiez ivre.

Tom sarhoş olduğunu sandı.

- Tom pensait probablement que j'étais assoiffé.
- Tom pensait probablement que j'étais assoiffée.

Tom muhtemelen susadığımı düşünüyordu.

Tom pensait qu'il allait mourir.

Tom öleceğini düşündü.

Il pensait que c'était idiot.

O bunun aptalca olduğunu düşündü.

Elle pensait que j'étais idiot.

O benim aptal olduğumu düşündü.

Il pensait que j'étais stupide.

O, aptal olduğumu düşündü.

Marie pensait que Tom dormait.

Mary, Tom'un uykuda olduğunu düşündü.

Tom pensait que Marie l'aimait.

Tom Mary'nin kendisini sevdiğini düşünüyordu.

À quoi pensait-elle, bordel ?

O ne halt düşünüyordu?

Tom pensait que Marie plaisantait.

Tom Mary'nin dalga geçtiğini düşündü.

Sami pensait que Layla écoutait.

Sami, Leyla'nın dinliyor olduğunu düşündü.

pensait peut-être qu'il était immonde.

bir kediyi getirdiklerinde --

Il pensait même que je mentais.

Yalan söylediğimi bile düşünüyordu.

Il pensait que j'étais très fatigué.

O çok yorgun olduğumu düşündü.

Tom pensait partir pour New York.

Tom, New York'a gitmeyi düşünüyordu.

Tom pensait que Mary était endormie.

Tom Mary'nin uyuduğunu düşünüyordu.

Éthel pensait à toute autre chose.

Ethel tamamen başka bir şey hakkında düşünüyordu.

Laïla pensait que Sami était gay.

Leyla, Sami'nin eşcinsel olduğunu düşündü.

Tom pensait que Marie était prête.

Tom Mary'nin hazır olduğunu düşündü.

Tom pensait que Marie était réveillée.

Tom Mary'nin uyanık olduğunu düşündü.

Tom pensait que Marie était seule.

Tom Mary'nin yalnız olduğunu düşündü.

Tom pensait que tu allais gagner.

- Tom kazanacağını düşünüyordu.
- Tom senin kazanacağını düşündü.

- Elle pensait que j'étais médecin.
- Elle pensait que j'étais toubib.
- Elle pensa que j'étais médecin.

O, benim bir doktor olduğumu düşündü.

- Il pensait que ça serait intéressant et amusant.
- Il pensait que ce serait intéressant et amusant.

Bunun ilginç ve eğlenceli olacağını düşündü.

On pensait traditionnellement que créer un souvenir

Geleneksel olarak bir anı oluşturmak,

Personne ne pensait envoyer des disques indéfiniment.

Kimse 100 yıl diskleri göndereceğimizi düşünmedi.

Elle pensait qu'elle avait suffisamment de charme.

Kendisinin yeterince çekici olduğunu düşündü.

Tom pensait que c'était une terrible idée.

Tom bunun berbat bir fikir olduğunu düşündü.

Tom pensait que Mary pouvait parler français.

Tom Mary'nin Fransızca konuşabileceğini düşündü.

Dieu seul sait à quoi il pensait.

Onun ne düşündüğünü Tanrı bilir.

Tom pensait que c'était un plan idiot.

- Tom bunun aptalca bir plan olduğunu düşündü.
- Tom onun aptalca bir plan olduğunu düşünüyordu.

Tom pensait que Mary pourrait le faire.

Tom Mary'nin onu yapabileceğini düşündü.

Tom pensait que tout était en ordre.

Tom her şeyin düzenli olduğunu düşündü.

Tom pensait que Marie serait en retard.

Tom Mary'nin geç kalacağını düşünüyordu.

Tom pensait que Marie était la première.

Tom Mary'nin birinci olduğunu düşündü.

- Je ne suis pas certain de ce qu'il pensait.
- Je ne suis pas certaine de ce qu'il pensait.

Onun ne düşündüğünden emin değilim.

- Je ne suis pas certain de ce qu'elle pensait.
- Je ne suis pas certaine de ce qu'elle pensait.

Onun ne düşündüğünden emin değilim.

Il pensait écrire quelque chose pour le journal.

Gazete için bir şey yazacağını düşündü.

Tom pensait que Mary avait des problèmes d'argent.

Tom, Mary'nin para sorunları yaşadığını düşündü.

Elle pensait qu'il passerait la nuit avec elle.

O, geceyi onunla geçirmeyi düşündü.

Tout le monde pensait que nous allions perdre.

Herkes kaybolacağımızı düşündü.

Tom pensait que Mary viendrait à sa fête.

Tom Mary'nin partisine geleceğini düşünüyordu.

Platon pensait que l'univers était fait de triangles.

Plato evrenin üçgenlerden yapıldığını düşündü.

Autrefois, on pensait que la Terre était plate.

Geçmişte dünyanın düz olduğu düşünülüyordu.

Tom pensait que Mary avait probablement la trentaine.

Tom Mary'nin muhtemelen otuz civarında olduğunu düşündü.

Tom pensait qu'il avait une chance de survivre.

Tom, hayatta kalma şansı olduğunu düşündü.

- Elle ne put s'endormir car elle pensait à lui.
- Elle n'a pas pu s'endormir car elle pensait à lui.

O, onu düşündüğü için uyuyamadı.

À l'époque, on pensait vraiment encore avoir le temps.

Daha önceleri daha çok zamanımız var sanırdık.

Il pensait qu'il pouvait faire l'ascension de la montagne.

Dağa tırmanabileceğini düşünüyordu.

Il pensait qu'il n'y avait plus d'intérêt d'attendre autant.

- Daha fazla beklemekte bir fayda görmüyordu.
- Daha fazla beklemenin hiçbir faydası olmadığını anladı.

Tom n'a pas été payé autant qu'il pensait valoir.

Tom, hak ettiğini düşündüğü kadar ücret almıyordu.

Elle pensait qu'elle pouvait faire en sorte qu'il l'apprécie.

O kendini ona sevdirebileceğini düşündü.

Tom ne pensait pas que quiconque puisse le reconnaître.

Tom onu herhangi birinin tanıyacağını düşünüyordu.

Tom a dit qu'il pensait que Marie serait là.

Tom Mary'nin burada olacağını düşündüğünü söyledi.

Tom a dit qu'il pensait que Mary était nerveuse.

Tom Mary'nin sinirli olduğunu düşündüğünü söyledi.

Tom pensait que Mary se serait souvenue de lui.

Tom Mary'nin onu hatırlayacağını düşündü.

Il pensait : « La vie est tendre avec les jeunes ».

O, düşünüyordu ki: "Hayat gençleri sever".

- Elle le laissa tomber parce qu'elle pensait qu'il était un pauvre type.
- Elle l'a laissé tomber parce qu'elle pensait qu'il était un pauvre type.
- Elle l'a balancé parce qu'elle pensait que c'était un pauvre type.

Onun bir ahmak olduğunu düşündüğü için o onu boşadı.

Tom m'a dit qu'il pensait que c'était une bonne idée.

Tom bana bunun iyi bir fikir olduğunu düşündüğünü söyledi.

Après un traitement médical d'urgence, Richard Fitzpatrick pensait se rétablir complètement,

Acilde tedavi olduktan sonra, Richard Fitzpatrick iyileştiğini düşünmüştü

Je ne pouvais pas changer ce qu'un système pensait de moi,

Ben bile sistemin benim hakkımda inandığı şeye inanırken

On pensait que le crépuscule signifiait la fin de leur activité.

Güneşin batmasıyla faaliyetlerine son verdikleri sanılırdı.

On pensait auparavant que seuls les humains pouvaient user du langage.

İnsanlar dili sadece insanların kullanabildiğini düşünürdü.

Tom ne pensait pas que Marie était impliquée dans le vol.

Tom Mary'nin hırsızlıkla bir ilgisi olmadığına inanmadı.

- Tout le monde le pensait.
- Tout le monde a pensé ça.

Herkes öyle düşündü.

- Tom a souvent pensé à Mary.
- Tom pensait souvent à Mary.

Tom çoğunkla Mary hakkında düşündü.

- Tom ne le pensait pas.
- Tom ne voulait pas dire ça.

Tom onu demek istemedi.

Tom pensait que Mary ne serait pas capable de le faire.

Tom Mary'nin onu yapamayacağını düşünüyordu.

Alors que j'acceptais de croire ce que le système pensait de moi.

sistemin hakkımda düşündüğü şeyi değiştiremezdim.

Car il pensait qu'il apprécierait de voir des Juifs se faire tuer.

çünkü Yahudilerin öldürülüşünü izlemekten keyif alacağını sanıyordu.

Chaque équipe a donc une idée qu'une autre équipe pensait être terrible,

Şimdi her takım, diğer takımın berbat olduğunu düşündüğü bir fikre sahip

- Il n'avait pas de mauvaise intention.
- Il ne pensait pas à mal.

Niyeti zarar vermek değildi.

Federico Fellini pensait que commettre des erreurs intelligentes est du grand art.

Federico Fellini, zekice hatalar yapmanın büyük sanat olduğunu düşünüyordu.

Tom a demandé à Mary si elle pensait aller nager ou non.

Tom Mary'ye yüzmeyi planlayıp planlamadığını sordu.

Au début, je croyais que Tom plaisantait, mais il le pensait sérieusement.

İlk önce Tom'un şaka yaptığına inanıyordum ama ciddiydi.

Tom pensait partir de bonne heure le matin, mais il a trop dormi.

Tom sabah erken ayrılmayı umuyordu fakat o uyuyakaldı.

Tom n'était pas assez stupide pour dire à Mary ce qu'il pensait vraiment.

Tom, gerçekten ne düşündüğünü Mary'ye söyleyecek kadar aptal değildi.

Tom pensait que Marie n'apprécierait pas sa fête, donc il ne l'invita pas.

Tom Mary'nin partisinden hoşlanacağını düşünmedi bu yüzden onu davet etmedi.

Tom a dit qu'il pensait que cette paire de chaussures était trop chère.

Tom, o çift ayakkabıların çok pahalı olduğunu düşündüğünü söyledi.

On pensait que la série de crimes avait été commise par le même homme.

Bir dizi cinayetin aynı adam tarafından işlendiği düşünüldü.

Tom a effectivement dit ça, mais je ne pense pas qu'il le pensait vraiment.

Tom onu söyledi fakat gerçekten onu demek istediğini sanmıyorum.

Il pensait que Ragnar disait: «Si mes fils étaient au courant, ils viendraient me sauver.

Ragnar'ın 'Oğullarım bunu bilseler gelip beni kurtarırlar' dediğini düşündü.

Mary pensait que Tom allait l'inviter pour le bal, mais il a invité quelqu'un d'autre.

Mary Tom'un onu baloya çağıracağını düşündü ama o başka birini çağırdı.

Tom ne voulait rien jeter parce qu'il pensait qu'il pourrait en avoir besoin à l'avenir.

Tom gelecekte ona ihtiyacı olabileceğini düşündüğünden dolayı bir şey atmak istemedi.

Tom a dit que Mary ne pensait pas que John ait fait ça avec Alice.

Tom, Mary'nin John'un bunu Alice ile yaptığını düşünmediğini söyledi.

Mais que se passerait-il si on renversait le tout et on pensait d'abord au travail ?

Peki bunu ters çevirip işi en öne alsak?

Ce n'était pas un vrai juge et un gouverneur de district, tout le monde le pensait

gerçek hakim ve kaymakam değildi sadece herkes öyle zannediyordu

J'ai demandé à Tom combien il pensait que ça coûterait de trouver quelqu'un pour peindre notre maison.

Tom'a evimizi birine boyatmanın ne kadara mal olacağını düşündüğünü sordum.

Tom pensait que Marie n'aurait pas été capable de gagner plus de trente dollars en une heure.

Tom Mary'nin saatte otuz dolardan daha fazla kazanamayacağını düşündü.

Tom pensait que Mary voulait qu'il l'embrasse, mais il n'était pas sûr, donc il ne l'a pas fait.

Tom Mary'nin onun onu öpmesini istediğini düşündü ama emin değildi bu yüzden öpmedi.

Tom a dit à Mary qu'il pensait qu'un hippopotame pouvait courir à une vitesse d'environ trente kilomètres par heure.

Tom Mary'ye su aygırlarının saatte yaklaşık 30 kilometrelik bir hızla koşabileceğini düşündüğünü söyledi.

Tom a dit qu'il pensait que ce serait une grosse erreur de dire à Mary ce qui s'était passé.

Tom ne olduğunu Mary'ye söylemenin büyük bir hata olacağını düşündüğünü söyledi.

Tom a ri à certaines blagues de Mary, mais il pensait que certaines d'entre elles n'étaient pas très drôles.

Tom Mary'nin fıkralarından birkaçına gülümsedi ama onlardan bazılarının çok komik olmadığını düşündü.

Idée. du mariage de son fils avec elle parce que c'est une manière sunnite qu'il pensait Cela se terminera à

Esad bunu terk etmeyecek oğlunun onunla evliliğinin Sünni bir yol olduğunu düşündüğü için

Tom se demandait ce qui l'attirait tant à la fin de toutes les phrases et pensait : « Reviens vers moi, Mary ! »

Tom tüm cümlelerin sonuna doğru onu bu kadar çekenin ne olduğunu merak ediyordu, ve düşündü: "Bana gel, Mary!"

On se parlait en français parce qu'on pensait que les gens autour de nous ne pourraient pas comprendre ce qu'on dirait.

Etrafımızdaki insanlar ne söylediğimizi anlayamayacakları için birbirimizle Fransızca konuştuk.

- Ils pensaient tous que Tom était fou.
- Elles pensaient toutes que Tom était fou.
- Tout le monde pensait que Tom était fou.

Onların hepsi Tom'un deli olduğunu düşündüler.