1. Home
  2. Translation in context
  3. German-Turkish
  4. Dauernd

Translation of "Dauernd" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Dauernd" in a sentence and their turkish translations:

Er vergisst dauernd etwas.

O her zaman şeyleri unutur.

Er beschwert sich dauernd.

O, sürekli şikâyet ediyor.

Tom vergisst dauernd etwas.

Tom her zaman bir şeyler unutuyor.

Ich erhalte dauernd unerwünschte Netzbriefe.

İstemediğim e-postaları almaya devam ediyorum.

Sie verliert dauernd ihr Taschentuch.

- O durmadan mendilini kaybeder.
- Sürekli mendilini kaybediyor.

Sie spricht dauernd von dir.

Sürekli senden bahsediyor.

Die Wissenschaft entwickelt sich dauernd weiter.

Bilim sürekli gelişiyor.

Testpiloten fordern dauernd ihr Schicksal heraus.

Test pilotları sürekli ölüme meydan okuyor.

Sie hat dauernd im Bett gelegen.

O, her zaman yatakta yatar.

Der Hund des Nachbarn bellt dauernd.

Komşunun köpeği sürekli havlıyor.

Meine Frau beklagt sich dauernd über alles.

- Karım hep bir şeylerden şikayet ediyor.
- Karım her zaman bir şey hakkında şikâyet ediyor.

Dauernd hatte Tom einen Klotz am Bein.

Tom' un daima bir ayak bağı vardı.

Er mischt sich dauernd in unser Gespräch ein.

Her zaman konuşmamızı kesiyor.

Ich sage ihr dauernd, sie soll sich benehmen.

Ona sürekli olarak terbiyesini takınmasını söylüyorum.

Du kannst mich nicht dauernd wie ein Kind behandeln.

Bana bir çocuk gibi davranmayı sürdüremezsin.

Tom hat dich dauernd angeschaut. Ist’s dir nicht aufgefallen?

Tom sana bakıp duruyordu. Fark etmedin mi?

- Tom ist immer am Rauchen.
- Tom raucht dauernd.
- Tom raucht ständig.

Tom her zaman sigara içiyor.

Meine Eltern streiten sich dauernd wegen Kleinigkeiten. Das regt mich so auf!

Ailem aptal şeyler hakkında tartışmayı sürdürüyor. Bu çok can sıkıcı!

Maria mag Männer nicht, die so wie Tom dauernd über sich selbst reden.

Mary Tom gibi kendilerinden çok bahseden erkekleri sevmez.

- Ihr beschwert euch ständig.
- Sie beschweren sich dauernd.
- Immer hast du was zu meckern.

Her zaman şikâyet ediyorsun.

Ich weiß, dass ich eine Last bin. Du brauchst es nicht dauernd zu sagen.

Yük olduğumu biliyorum. Her zaman bunun hakkında konuşmaya gerek yok.

- Er beklagt sich immer darüber, wie klein sein Zimmer sei.
- Er beschwert sich dauernd darüber, wie klein sein Zimmer ist.

Odasının ne kadar küçük olduğu konusunda daima şikayetçidir.