Translation of "Jack" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Jack" in a sentence and their turkish translations:

- Ich heiße Jack.
- Mein Name ist Jack.

Benim adım Jack.

Jack spricht Englisch.

- Jack İngilizce konuşur.
- Jack, İngilizce bilmektedir.

Jack sammelt Briefmarken.

Jack pullar toplar.

Jack ist Frühaufsteher.

Jack erken kalkar.

Ich heiße Jack.

Benim adım Jack.

- Jack ähnelt seinem Vater.
- Jack sieht seinem Vater ähnlich.

Jack, babasına benzer.

Mein Name ist Jack.

Benim adım Jack.

Jack ist anscheinend krank.

Jack hasta görünüyor.

Alle lachten Jack aus.

Herkes Jack'e güldü.

Jack kann Französisch sprechen.

Jack Fransızca konuşabilir.

Jack ist nicht hier.

Jack, burada değil.

Jack ist jetzt ruhig.

Jack şimdi sakin.

- Jack wurde am zehnten August geboren.
- Jack wurde am 10. August geboren.

Jack 10 Ağustos'ta doğdu.

Jack ist einer meiner Freunde.

Jack arkadaşlarımdan biridir.

Jill ist mit Jack verlobt.

Jill Jack'le nişanlıdır.

Ich denke, Ann liebt Jack.

Sanırım Ann Jack'i seviyor.

Jack verzweifelte und trat zurück.

Jack umutsuzluk içinde işinden istifa etti.

Jack interessiert sich für Malerei.

- Jack, resim yapmakla ilgilenir.
- Jack resimle ilgileniyor.

Jack spricht vielleicht auch Spanisch.

Jack de, İspanyolca konuşabilir.

Wie lange kennst du Jack?

Jack'i ne kadar süredir tanıyorsunuz?

Der Schütze war Jack Ruby.

Silahlı adam Jack Ruby idi.

Sei nicht so wild, Jack.

Çok vahşi olma Jack.

Tom ist genauso groß wie Jack.

Tom Jack kadar uzundur.

Bill ist genauso groß wie Jack.

Bill, Jack kadar uzun boylu.

Mary schwimmt genauso schnell wie Jack.

Mary Jack kadar hızlı yüzer.

Wir haben Jack zum Präsidenten gewählt.

Biz Jack'i başkan seçtik.

Auf Jack kann man sich verlassen.

Jack güvenebilirsiniz.

Es ist schwer Jack zu überzeugen.

Jack'i ikna etmek zordur.

Jack machte keine Fehler im Mathetest.

Jack matematik testinde hiç hata yapmadı.

Jack wurde von allen Jungen ausgelacht.

Jack tüm çocuklar tarafından güldürüldü.

Jack hat eine Katze unterm Arm.

Jack'in kolunun altında bir kedisi var.

Alles, was Jack tut, ist schlafen.

Jack'in bütün yaptığı uyumak.

Jack wurde am 10. August geboren.

Jack on Ağustosta doğdu.

Sie hat gestern zufällig Jack getroffen.

O dün Jack'e rastladı.

Jack kann sich kein neues Fahrrad leisten.

- Jack, yeni bir bisiklet satın almayı göze alamaz.
- Jack'in yeni bir bisiklet satın almak için parası yok.

Jack Nicholson wuchs in New Jersey auf.

Jack Nicholson, New Jersey'de büyüdü.

Jack hat vielleicht irrtümlich meinen Regenschirm genommen.

Jack yanlışlıkla benim şemsiyemi almış olabilir.

Nancy ist nicht so blöd, Jack zu heiraten.

- Nancy Jack'le evlenecek kadar aptal olamaz.
- Nancy Jackl'le evlenilmeyeceğini bilecek kadar akıllıdır.
- Nancy Jack ile evlenmeyecek kadar mantıklıdır.

Jack verschwand in der Menge aus dem Blickfeld.

Jack kalabalıkta gözden kayboldu.

Jack war es, den ich gestern getroffen habe.

Dün karşılaştığım Jack'ti.

Jack ist der intelligenteste Junge in der Klasse.

Jack sınıftaki en zeki çocuktur.

Das ist das Haus, das Jack gebaut hat.

Bu, Jack'in inşa ettiği evdir.

War es Jack, der das Fenster zerbrochen hat?

Camı kıran Jack miydi?

Du solltest hinter seinem Rücken nicht über Jack reden.

Jack'in arkasından konuşmamalısın.

Plötzlich wurde Jack bewusst, was mit ihm geschehen war.

Birdenbire, Jack kendisine ne olduğunu fark etti.

Es war Jack, der gestern das Fenster zerbrochen hatte.

- Dün pencereyi kıran Jack'tı.
- Dün camı kıran Jack'ti.

Jack hält sich zuhause eine Katze und einen Papagei.

- Jack, evde bir kedi ve bir papağan bakıyor.
- Jack, evde bir kedi ve bir papağan besliyor.

Wer ist das hübsche Mädchen, das neben Jack sitzt?

Jack'in yanında oturan güzel kız kim?

Jack lebt schon seit sechs Jahren in New York.

Jack altı yıldır New York'ta yaşıyor.

In unserer Klasse gibt es keinen fleißigeren Jungen als Jack.

Bizim sınıfta başka hiçbir çocuk Jack'ten daha çalışkan değil.

Sie sagte, dass sie Jack mit ihren Schwestern besuchen würde.

O, kız kardeşleriyle birlikte Jack'i ziyaret edeceğini söyledi.

Wir haben Jack in der Menschenmenge aus den Augen verloren.

Kalabalıkta Jack'in görüntüsünü kaybettik.

Mary hat Jack beschuldigt, die Kinder unbeaufsichtigt gelassen zu haben.

Mary çocuklarını başıboş bıraktığı için John'u suçladı.

Wer war außer Jack und Mary noch auf der Party?

Partide Jack ve Mary'nin yanındaki kimdi?

Als Mary den Raum betrat, hörte Jack plötzlich auf zu reden.

Mary odaya girdiğinde Jack aniden konuşmayı kesti.

Jack findet immer Fehler bei den anderen. Deshalb meiden ihn auch alle.

Jack her zaman diğerlerinin hatalarını bulur. Herkesin ondan kaçınmasının nedeni budur.

Jack sagte, er hätte noch nie gelogen, doch das war eine Lüge.

Jack asla yalan söylemediğini söyledi fakat yalan söylüyordu.

Jack ist nicht da. Vielleicht hat er den Bus verpasst, den er sonst immer nimmt.

Jack burada değil. O zamanki otobüsünü kaçırmış olabilir.