Examples of using "Wenige" in a sentence and their turkish translations:
Bunun hakkında çok az sayıda kişi biliyor.
Birkaç kişi öyle düşünüyor.
Onun az sayıda arkadaşı var.
Onun birkaç arkadaş var.
- Birkaç kitabım var.
- Bende az kitap var.
Onların birkaç kitabı var.
Çok az sayıda insan bunu biliyor.
- Az sayıda arkadaşım var.
- Birkaç arkadaşım var.
Tom'un az arkadaşı var.
Az sayıda kişi onu nasıl yapacağını biliyor.
Birkaç öğrenci onun adını biliyordu.
Az sayıda insan plan hakkında biliyordu.
Çok az sayıda insan bütün parmaklarını kullanarak yazı yazabilir.
Az sayıda kişinin daktilosu var.
Birkaç İngilizce kitabım var.
Yalnızca birkaç kişi vaktinde geldi.
Çocuğun oynayacak az arkadaşı var.
Onun dediğini çok az öğrenci anlayabildi.
- Orada çok az öğrenci vardı.
- Çok az öğrenci oradaydı.
Az sayıda kişi doksan yaşına kadar yaşar.
Az sayıda Japon İngilizceyi iyi konuşabilir.
Görecelik teorisini az sayıda bilimci anlıyor.
Sadece birkaç öğrenci Latince okuyabiliyor.
Çok az sayıda samimi arkadaşı var.
Bu yaz güneşli günümüz çoktu.
Parkta birkaç kişi vardı.
Çok az insan plandan haberdar.
Zengin ülkelerde, çok az sayıda insan açlıktan ölüyor.
Birkaç yolcu felaketi atlattı.
- Müzede az sayıda ziyaretçi vardı.
- Müzedeki ziyaretçiler azdı.
Çok az insan dilimi konuşuyor.
Bazı insanların iki arabası vardır.
Çok az kişi onun partideki yokluğunu fark etti.
Japonya'da sadece birkaç ay kaldım.
Çok az sayıda insan hatalarını kabul eder.
Sahilde az sayıda kişi vardı.
Yağmur yağdığı için çok az sayıda kişi deniz kenarındaydı.
Sadece birkaç kişi beni anladı.
Birkaç öğrenci problemi çözemedi.
Az insan, yüz yıldan daha uzun yaşar.
Gerçek anlamı birkaç kişi biliyor.
Odada birkaç çocuk vardı.
Sadece birkaç hata var ya da belki de hiç yok.
Managua'da çok az Amerikan yerlisi vardır.
Araba kazasında çok az kişi öldü.
Kazadan birkaç yolcu sağ kurtuldu
Bir felaket olduğundan beri birkaç yolcu hayatta kaldı.
Tom'un bir bebek olarak kendine ait çok az sayıda fotoğrafları var.
Çok az insan isimlerinin anlamını biliyor.
Çok az sayıda gerçekten yakın arkadaşlarım var.
Çok az sayıda insan adada yaşıyor.
Evimde az mobilya var.
Az sayıda kişi onu nasıl yapacağını biliyor.
Ölümden çok az insan korkmaz.
Az sayıda fil Avrupa'ya gitmek için gönüllü olurdu.
Mümkün olduğunca az kitap okurum.
Erkek ahtapotlar çiftleşmeden birkaç ay sonra ölürler.
Çok az öğrenci Latince okumayı bilir.
Her ayda sadece birkaç aydınlık gece olur.
Birçok güve, yetişkin olarak sadece birkaç gün yaşar.
Çok az sayıda İngilizce kitabım var.
O günlerde çok az sayıda kişi yurtdışına seyahat edebiliyordu.
Çok az sayıda insan "hipster" kelimesinin ne anlama geldiğini biliyor.
O bize bir parça bile sorun çıkarmadı.
Onun birçok tanıdıklar ancak birkaç arkadaşı var.
Tom'un bir sürü tanıdığı olduğu hâlde çok az arkadaşı var.
Birçok kişi aranır ama birkaç kişi seçilir.
Birçokları çağrılır ama birkaçı seçilir.
Raporunuzda az sayıda hatalar var.
Birkaç kişi Sachiko'dan daha iyi İngilizce konuşabilir.
Az sayıda insan Tom'un kazanmasını umuyordu.
Az sayıda insan onun kazanmasını umuyordu.
Çin klasikleri konusunda neredeyse hiçbir öğrenci tam not almaz.
Gözlerinde bulunan aynaya benzer hücreler var olan düşük ışığı kuvvetlendiriyor.
Bu şekilde av indirecek kadar akrobatik az yırtıcı vardır.
Her ağaç yılda sadece birkaç gün meyve verir.
Nadiren görülürler. Varlıklarını çok az kişi bilir.
önemli, bağımsız bir komuta. Suchet, Napolyon'un Waterloo'daki yenilgisine
Sahip olduğum az miktarda parayı ona verdim.
Sahip olduğum az miktarda parayı aldı.
Az sayıda insan kitabı okumuş gibi görünüyor.
- Az sayıda arkadaşım var.
- Çok arkadaşım yok.
Sahip olduğu az parayı ona verdi.
- Vaktimiz dar, boşa harcamayalım.
- Çok az zamanımız var, onu da boşa harcamayalım.
Size verilen az zamanı iyi kullanın.
Tom sahip olduğu az parayı kaybetti.
Çin Klasiklerinde sadece birkaç öğrenci mükemmel notlar alır.
Ne biliyorsam ona söyledim.
Sahip olduğum az miktarda parayı ona ödünç verdim.
Çok sayıda yönetici ve yeterli olmayan işçiler var.
Tom çocukluğunun çok az fotoğrafı olmasından pişman.
Bu kitap birkaç hatası hariç çok iyi.
- Birçoğu bu hastalık yüzünden hayatta kalmaz.
- Çoğu bu hastalıktan kurtulamaz.
Onun çok arkadaşı yok.
Latince okuyabilen çok öğrenci yok.