Translation of "Piove" in Turkish

0.017 sec.

Examples of using "Piove" in a sentence and their turkish translations:

- Piove in continuo.
- Piove continuamente.

Her zaman yağmur yağıyor.

Piove.

Yağmur yağıyor.

- Piove spesso qui.
- Piove spesso qua.

Burada sık sık yağmur yağar.

Piove qui.

Orada yağmur yağar.

- Non aspettarmi se piove.
- Non aspettatemi se piove.
- Non mi aspetti se piove.

Yağmur yağıyorsa beni beklemeyin.

- Piove da domenica.
- È da domenica che piove.

- Pazar gününden beri yağmur yağıyor.
- Pazardan beri yağmur yağmaktadır.

- Non piove molto qui.
- Non piove molto qua.

Burada çok fazla yağmur yağmaz.

- Se piove, chiamami, per favore.
- Se piove, chiamami, per piacere.
- Se piove, chiamatemi, per favore.
- Se piove, chiamatemi, per piacere.
- Se piove, mi chiami, per favore.
- Se piove, mi chiami, per piacere.

Yağmur yağarsa, lütfen beni arayın.

- Quando piove prende l'autobus.
- Quando piove lei prende l'autobus.

Yağmur yağdığında, otobüse biner.

- Se piove, non verrà.
- Se piove, lui non verrà.

- Eğer yağmur yağarsa, o gelmez.
- Eğer yağmur yağarsa o gelmeyecek.

- Se non piove, andiamo fuori.
- Se non piove, usciamo.

Yağmur yağmazsa, dışarı gidelim.

Telefonami se piove.

Yağmur yağarsa beni ara.

- Piove?
- Sta piovendo?

Yağmur yağıyor mu?

Piove da ieri.

Dünden beri yağmur yağıyor.

- Sta piovendo.
- Piove.

- Hava yağmurlu.
- Yağmur yağıyor.

Piove a catinelle!

Bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyor.

- Sta piovendo ora?
- Sta piovendo adesso?
- Piove ora?
- Piove adesso?

Şimdi yağmur yağıyor mu?

- Non piove molto spesso qui.
- Non piove molto spesso qua.

Burada çok sık yağmur yağmaz.

- Se domani piove, resterai a casa?
- Se domani piove, resterete a casa?
- Se domani piove, resterà a casa?

Yarın yağmur yağarsa, evde kalır mısın?

- Se piove domani staremo a casa.
- Se piove domani resteremo a casa.
- Se piove domani rimarremo a casa.

Yarın yağmur yağarsa, evde kalacağız.

- Quando piove si sente triste.
- Quando piove lei si sente triste.

Yağmur yağdığında, o hüzünlenir.

- Devo andare anche se piove.
- Io devo andare anche se piove.

Yağmur yağsa bile gitmek zorundayım.

- Cosa dovremmo fare se piove?
- Che cosa dovremmo fare se piove?

Yağmur yağarsa ne yapmalıyız?

- Se domani piove, non andranno.
- Se domani piove, loro non andranno.

Yarın yağmur yağarsa, gitmezler.

- Mi piace correre quando piove.
- A me piace correre quando piove.

Yağmur yağdığında koşmayı seviyorum.

- Oggi piove, non può venire.
- Oggi piove, lui non può venire.

Bugün hava yağmurluydu yani o artık gelemez

- Sono solo felice quando piove.
- Io sono solo felice quando piove.

Ben sadece yağmur yağdığında mutluyum.

- Se domani piove, non andremo.
- Se domani piove, noi non andremo.

Yarın yağmur yağarsa, biz gitmeyiz.

Piove da giovedì scorso.

Geçen perşembeden beri yağmur yağıyor.

Andiamoci se non piove.

Yağmur yağmıyorsa gidelim.

Piove molto in giugno.

Haziranda çok yağmur yağar.

Andrò anche se piove.

Yağmur yağsa bile gideceğim.

Piove molto in Germania?

Almanya'da çok yağmur yağar mı?

Piove molto a Okinawa.

Okinawa'ya çok yağmur yağar.

piove molto spesso?

Orada çok sık yağmur yağar mı?

Quando piove, mi deprimo.

Yağmur yağdığında bunalımlı olurum.

Usciamo finché non piove.

Yağmur yağmazsa dışarı çıkalım.

Quando piove prende l'autobus.

Yağmur yağdığı zaman otobüse biner.

- Se domani piove, rimaniamo a casa.
- Se domani piove, restiamo a casa.

- Eğer yarın yağmur yağacaksa, evde duracağız.
- Yarın yağmur yağacaksa, evde duracağız.

- Evita di attraversare questa strada quando piove.
- Evitate di attraversare questa strada quando piove.
- Eviti di attraversare questa strada quando piove.

Yağmur yağarken bu caddeyi geçmekten kaçının.

- Spiegò a mio figlio perché piove.
- Ha spiegato a mio figlio perché piove.

Niçin yağmur yağdığını oğluma açıkladı.

- Non mi piace uscire quando piove.
- Non mi piace andare fuori quando piove.

- Yağmur yağarken dışarı çıkmayı sevmem.
- Yağmur yağıyorken dışarı çıkmayı sevmem.

- Andrò in bici anche se piove.
- Io andrò in bici anche se piove.

Yağmur yağsa bile, bisiklet sürmeye giderim.

- Anche se piove, giocherà a golf.
- Anche se piove, lui giocherà a golf.

Yağmur yağsa bile, o golf oynayacak.

- Piove ancora?
- Sta ancora piovendo?

Hâlâ yağmur yağıyor mu?

Piove che dio la manda.

Bu gece şiddetli yağmur yağıyor.

Andrò anche se piove pesantemente.

Şiddetli yağmur yağsa bile gideceğim.

Tom non verrà se piove.

Yağmur yağarsa Tom gelmez.

Quanto spesso piove in Inghilterra?

İngiltere'de ne sıklıkta yağmur yağar?

Quanto spesso piove a Boston?

Boston'da ne sıklıkta yağmur yağar?

- Piove ancora.
- Sta ancora piovendo.

Hâlâ yağmur yağıyor.

Se domani piove non andrò.

Yarın yağmur yağarsa, gitmeyeceğim.

Piove molto qui in primavera.

İlkbaharda burada çok yağmur yağar.

Quando piove, Tom prende l'autobus.

Tom yağmurlu havalarda otobüse biner.

- Devo andare anche se piove a catinelle.
- Io devo andare anche se piove a catinelle.

- Çok yağmur yağsa bile gitmek zorundayım.
- Bardaktan boşanırcasına yağmur yağsa bile gitmek zorundayım.

- Andrò comunque al parco anche se piove.
- Io andrò comunque al parco anche se piove.

Yağmur yağsa bile yine de parka gideceğim.

Generalmente in giugno qui piove poco.

Genel olarak konuşursak, haziran ayında burada biraz yağmur var.

Se domani piove starò a casa.

- Yarın yağmur yağarsa evde kalacağım.
- Yarın yağmur yağarsa, evde kalacağım.

Se dopodomani piove, rimarrò a casa.

Öbür gün yağmur yağarsa evde kalacağım.

Se piove, la partita sarà annullata.

Yağmur yağarsa, oyun iptal edilir.

Se domani piove andremo in macchina.

Yarın yağmur yağarsa, oraya araba ile gideriz.

Non piove molto da queste parti.

Buralarda çok yağmur yağmaz.

Se piove, andremo al museo d'arte.

Yağmur yağarsa sanat müzesine gideceğiz.

Anche se piove, la riunione continuerà.

Yağmur yağsa bile toplantı devam edecek.

Tom deve andare anche se piove.

Yağmur yağsa bile Tom gitmek zorundadır.

Tom non lo farà se piove.

Tom yağmur yağarsa bunu yapmaz.

- Piove a catinelle!
- Sta piovendo a catinelle.
- Piove che Dio la manda.
- Sta piovendo che Dio la manda.
- Piove a catinelle.
- Sta piovendo a più non posso.

- Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor.
- Sağanak şeklinde yağmur yağıyor.
- Şakır şakır yağmur yağıyor.
- Fena yağmur yağıyor.
- Tufan gibi yağmur yağıyor.
- Gök delinmiş gibi yağmur yağıyor.

- Piove da martedì.
- Sta piovendo da martedì.

Salı gününden beri yağmur yağıyor.

Ogni volta che piove il tetto sgocciola.

Her yağmur yağdığında çatı sızdırır.

La partita verrà annullata se piove domani.

Eğer yarın yağmur yağarsa oyun iptal edilecek.

Se piove domani, non andrò alla riunione.

Eğer yarın yağmur yağarsa toplantıya gitmeyeceğim.

Anche se piove, la partita sarà giocata.

Yağmur yağsa bile oyun oynanacak

La partita sarà giocata anche se piove.

Yağmur yağsa bile oyun oynanacak.

Il tetto sgocciola ogni volta che piove.

Her yağmur yağışında çatı sızar.

Se domani piove, non andrò al picnic.

Yarın yağmur yağarsa, ben pikniğe gitmeyeceğim.

Faccio una passeggiata ogni giorno, tranne quando piove.

Yağmur yağdığı zamanlar dışında her gün yürüyüşe çıkıyorum.

- Piove a catinelle!
- Sta piovendo a catinelle.
- Piove che Dio la manda.
- Sta piovendo che Dio la manda.
- Sta diluviando.
- Piove a catinelle.
- Sta piovendo molto forte.
- Sta piovendo a più non posso.

- Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor.
- Şakır şakır yağmur yağıyor.
- Fena yağmur yağıyor.
- Tufan gibi yağmur yağıyor.
- Gök delinmiş gibi yağmur yağıyor.

Che tempo orribile! È tutto il giorno che piove.

Ne berbat bir hava! Bütün gündür yağmur yağıyor.

Sono consapevole che mi fa male l'anca quando piove.

Yağmur yağdığında kalçamın ağrıdığının farkındayım.

- Piove a tratti da mezzogiorno.
- Sta piovendo a tratti da mezzogiorno.

Öğleden beri ara sıra yağmur yağıyor.

- Grazie a Dio, finalmente piove.
- Grazie a Dio, finalmente sta piovendo.

Şükür Tanrım, nihayet yağmur yağıyor.

Immagina quando piove, tutta quell'acqua che viene incanalata e si raccoglie qui.

Yağmur yağdığında suyun kanalize olup burada birikeceğini hayal edebilirsiniz.

Tom è stanco. Piove, fa freddo, e la Scozia resterà parte del Regno Unito.

Tom aşırı derecede yorulmuş. Yağmur yağıyor, hava soğuk ve İskoçya Birleşik Krallığın bir parçası olarak kalacaktır.