Translation of "Sud" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Sud" in a sentence and their turkish translations:

- Deve venire dal Sud.
- Lui deve venire dal Sud.
- Dev'essere del Sud.
- Lui dev'essere del Sud.

O, Güneyli olmalı.

Verso il sud.

Güneye doğru.

- Fadil si è diretto verso sud.
- Fadil si diresse verso sud.

Fadıl güneye yöneldi.

Nord, sud. Ottimi indizi!

Kuzey, güney. İyi göstergeler.

- L'isola è a sud del Giappone.
- L'isola si trova a sud del Giappone.

Ada Japonya'nın güneyine doğrudur.

- Gli uccelli volano a sud in inverno.
- Gli uccelli volano a sud d'inverno.

- Kuşlar kışın güneye doğru uçarlar.
- Kuşlar kışın güneye uçarlar.

- Voglio visitare la Corea del Sud.
- Io voglio visitare la Corea del Sud.

Güney Kore'yi ziyaret etmek istiyorum.

Vengono dal sud della Francia.

Onlar Fransa'nın güneyindendir.

Gli uccelli volarono verso sud.

Kuşlar güneye uçtu.

Domani pioverà nel sud dell'Inghilterra.

Yarın İngiltere'nin güneyinde yağmur yağacak.

Abbiamo viaggiato nell'America del Sud.

Güney Amerika'da seyahat ettik.

Nevica a sud durante l'inverno.

Kış boyunca güneyde kar yağar.

Il vento soffia verso sud.

Rüzgar güneye esiyor.

In Sud Africa, da dove vengo,

Ülkem Güney Afrika'da

Poi si è trasferito a sud.

Sonra güneye taşındı.

Tom ha un accento del sud.

Tom güneyli aksanına sahip.

Quest'isola è a sud del Giappone.

Bu ada Japonya'nın güneyinde.

Gli uccelli stanno volando verso sud.

Kuşlar güneye uçuyor.

- Tom voleva visitare il Sud America.
- Tom voleva visitare il Sudamerica.
- Tom voleva visitare il Sud-America.

Tom Güney Amerika'yı ziyaret etmek istedi.

- Fadil si è diretto a sud verso il Sudan.
- Fadil si diresse a sud verso il Sudan.

Fadıl güneye, Sudan'a yöneldi.

Quando l'università cominciò a espandersi verso sud,

Üniversite güneye genişlerken

Il Brasile è situato nell'America del Sud.

Brezilya, Güney Amerika'da yer alır.

C'è un'antica strada nascosta nei boschi a sud,

Güneydeki ormanlık alanın derinlerinde saklı eski bir yol var.

E di conseguenza, ecco la linea nord-sud.

Ve dolayısıyla bu da kuzey-güney hattım.

Okinawa è l'isola più a sud del Giappone.

Okinawa, Japonya'nın en güneydeki adasıdır.

Il Paraguay è un paese dell'America del sud.

Paraguay, Güney Amerika'da bir ülkedir.

In autunno gli uccelli migratori volano a sud.

Sonbaharda göçmen kuşları güneye uçar.

Seul è la capitale della Corea del Sud.

- Seul, Güney Kore'nin başkentidir.
- Seul Güney Kore'nin başkentidir.

In Sud Africa, c'è un programma chiamato Techno Girls.

Güney Afrika'da ise Techno Girls denilen bir program var.

Il Sud Africa si chiama "iNingizimu Afrika" in zulu.

Güney Afrika'ya Zulu dilinde "iNingizimu Afrika" denir.

La Corea del Sud si chiama "Hanguk" in coreano.

Korecede Güney Kore'ye "Hanguk"denir.

Bolzano è il capoluogo del Sud Tirolo, in Italia.

Bolzano, İtalya'daki Güney Tirol'ün başkentidir.

La nostra scuola si trova nel sud della città.

Okulumuz şehrin güneyindedir.

I genitori di Tom vivono in America del Sud.

Tom'un anne ve babası Güney Amerika'da yaşıyor.

- Nel 1950 la Corea del Nord ha invaso la Corea del Sud.
- Nel 1950 la Corea del Nord invase la Corea del Sud.

1950'de Kuzey Kore Güney Kore'yi istila etti.

- Ha visitato la costa del America del Sud nel 1499.
- Visitò la costa del America del Sud nel 1499.
- Ha visitato la costa del Sudamerica nel 1499.
- Visitò la costa del Sudamerica nel 1499.
- Ha visitato la costa del Sud-America nel 1499.
- Visitò la costa del Sud-America nel 1499.

1499 yılında Güney Amerika kıyısını ziyaret etti.

Un anno ho reclutato un portiere dalla Colombia, Sud America.

Bir senesinde Kolombiya, Güney Amerika'dan bir kaleci aldım.

Sono cresciuta nei sobborghi bianchi durante l'apartheid in Sud Africa,

Ayrımcı Güney Afrika'nın beyaz banliyölerinde büyüdüm,

L'Argentina è il secondo paese più grande del Sud America.

Arjantin, Güney Amerika'daki en büyük ikinci ülkedir.

Il Giappone e la Corea del Sud sono paesi limitrofi.

Japonya ve Güney Kore komşudur.

Il nostro ristorante è vicino alla stazione sud degli autobus.

Restoranımız Güney Otogarı'na yakın.

Ero in piedi con altri membri delle comunità del sud Louisiana,

Orada Güney Louisiana topluluklarının diğer üyeleriyle birlikte duruyordum;

Ho iniziato nel sud della Louisiana con le United Houma Nation.

Güney Louisiana'da Birleşik Houma Halkı ile başladım.

Generalmente provenienti dalle zone povere a sud e ovest di Chicago.

büyük ihtimalle Chicago'nun aynı yoksul Güney ve Batı Yakası'ndan geliyorlardı.

Possiamo solo andare a sinistra, verso nord, o a destra, verso sud.

yani sadece kuzeye, yani sola ya da güneye, yani sağa gidebiliriz.

Le forze francesi si sarebbero poi spostate a sud per intrappolare Bagration.

Fransız kuvvetleri daha sonra tuzağa düşmek için güneye Bagration.

Ma, andando a nord o a sud, l'equilibrio varia in base alle stagioni.

Kuzey veya güneyindeyse... ...mevsimler değiştikçe bu denge bozulur.

Il mio paese è situato nell'Africa del Nord, a sud del Mar Mediterraneo.

Benim ülkem Akdeniz'in güneyinde, Kuzey Afrika'da yer alır.

- Tom parla con un accento meridionale.
- Tom parla con un accento del sud.

Tom bir güney aksanıyla konuşur.

Sono a una pompa di benzina a trenta miglia a sud di Boston.

Boston'un otuz mil güneyinde bir benzin istasyonundayım.

Il lago più grande dell'America del Sud, il Titicaca, si trova in Perù.

- Güney Amerika'nın en büyük gölü, Titicaca, Peru'da bulunur.
- Titicaca Gölü, Güney Amerika'da en büyük göl, Peru'dadır.

Delle molte specie di scimmie del Sud America, solo gli aoti agiscono di notte.

Güney Amerika'daki birçok maymun arasından... ...sadece gece maymunları geceleri harekete geçer.

Ma quaggiù è difficile capire dove siano il nord, l'est, il sud e l'ovest.

Ama burada kuzeyi, güneyi, doğuyu ve batıyı belirlemek zor.

Con Masséna assediata dagli austriaci a Genova, la difesa del sud della Francia cadde

. Masséna, Cenova'da Avusturyalılar tarafından kuşatıldığında, güney Fransa'nın savunması

Ma marciò rapidamente al sud, e fronteggiò Agide nei pressi della città di Megalopoli.

Ama hızla güneye doğru yürüdü ... ve Agis ile tanıştı. Megalopolis kenti yakınlarındaki savaşta.

Il sogno di Tom è vivere in una piccola città nel sud della Francia.

Tom'un hayali Fransa'nın güneyinde küçük bir kasabada yaşamak.

Quindi, se la crescita è in questo senso, vuol dire che il sud è là.

Eğer tüm büyüme bu yöndeyse güney bu tarafta demektir.

Affidò a Suchet il comando delle forze francesi nel sud, un comando importante e indipendente

Suchet'e güneydeki Fransız kuvvetlerinin komutasını verdi - çok az kişinin daha uygun olduğu

- La Croazia è un paese nell'Europa sudorientale.
- La Croazia è un paese nell'Europa sud-orientale.

Hırvatistan güneydoğu Avrupa'da bir ülkedir.

- La Croazia è nella parte sudorientale dell'Europa.
- La Croazia è nella parte sud-orientale dell'Europa.

Hırvatistan Avrupa'nın güneydoğusunda yer almaktadır.

Sanjay Gubbi parla di fatti avvenuti nel suo stato di residenza, il Karnataka, nell'India sud-occidentale.

Sanjay Gubbi, Güney Hindistan'daki memleketi Karnataka'daki katliamdan bahsediyor.

Il sud-est è un importante produttore di energia del carbone, petrolio greggio e gas naturale.

Güneydoğu kömür, ham petrol ve doğal gaz ile ilgili önemli bir enerji üreticisidir.

Soult marciò quindi a sud e occupò Porto, dove iniziarono le voci secondo cui stava pensando di

Soult daha sonra güneye yürüdü ve kendisini Portekiz kralı olarak taçlandırmayı

A sud, le truppe polacche ora presero Utitsa, che i russi diedero alle fiamme prima di ritirarsi.

Güneyde Polonyalı birlikler şimdi Utitsa'yı aldı, Ruslar geri çekilmeden önce alev aldı.

- La Croazia è situata nella parte sudorientale dell'Europa.
- La Croazia è situata nella parte sud-orientale dell'Europa.

Hırvatistan, Avrupa'nın güneydoğu kesiminde yer alır.

La Renania-Palatinato è una regione del sud-ovest della Germania, e la sua capitale è Magonza.

Rheinland-Pfalz Güneybatı Almanya'da bir bölgedir ve yönetim merkezi Mainz'dir.

Jean-de-Dieu Soult proveniva da una piccola città nel sud della Francia e si arruolò nel Régiment

Jean-de-Dieu Soult, güney Fransa'da küçük bir kasabadan geliyordu ve 16 yaşında

- La Croazia è un paese nella parte sudorientale dell'Europa.
- La Croazia è un paese nella parte sud-orientale dell'Europa.

Hırvatistan, Avrupa'nın güneydoğu kesiminde bir ülkedir.

- La Croazia è un paese situato nella parte sudorientale dell'Europa.
- La Croazia è un paese situato nella parte sud-orientale dell'Europa.

Hırvatistan, Avrupa'nın güneydoğu kesiminde yer alan bir ülkedir.

- Tom è un contadino.
- Tom è una persona rozza, ignorante e reazionaria appartenente ai ceti bassi del Sud degli Stati Uniti.
- Tom è uno zotico.
- Tom è un bifolco.
- Tom è un burino.

- Tom bir cahil.
- Tom Amerikan kırosu.
- Tom bir Amerikan çomarı.

L'incidente è avvenuto a seguito dell'ammissione di Al-Qaeda della propria responsabilità, in una dichiarazione pubblicata dall'organizzazione, per un attacco che aveva come obiettivo il palazzo repubblicano nella città di Al-Mukalla, nel sud dello Yemen, e ha provocato la morte di 30 ufficiali e soldati.

Olay, Yemen'in güneyindeki El-Mukalla şehrindeki başkanlık sarayını hedefleyen ve 30 asker ve subayın ölümüyle sonuçlanan saldırının sorumluluğunun El Kaide tarafından yayınlanan bir bildiri ile üstlenilmesinden sonra meydana geldi.