Translation of "있었죠" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "있었죠" in a sentence and their turkish translations:

무슨 일이 있었죠?

Ve ne gördük?

‎하얗게 질려 있었죠

Sadece donuk bir beyaz.

무슨 이야기를 하고 있었죠?

…ama kaybolmuştum.

‎곁에는 어린 자식도 있었죠

Bir de küçük bir çocuğumuz vardı.

‎암컷 문어는 굴에만 있었죠

O yuvadan çıkmayacaktı.

공항에 마중을 나가서 기다리고 있었죠.

Biz de onları havaalanından alacaktık.

연계되지 않은 청구서를 받고 있었죠.

birçok insan var.

하지만 저는 우는 것에도 지쳐 있었죠.

Ama ağlayamayacak kadar yorgundum.

제대로 검증된 방법으로 평가할 수 있었죠.

duygu-ölçer ölçeklerle duygularını değerlendirdiler.

전세계에서 온 사람들까지 다 거기에 있었죠.

tabii bir de tüm dünyadan insanlar var.

감옥 밖에서 소송을 벌일 수 있었죠.

tutuksuz bir şekilde davası için savaşabiliyor.

상황은 더 이상 나아지지 않고 있었죠.

Artık daha iyiye gitmiyorlardı.

‎남아프리카의 전문 사냥꾼들과도 ‎비슷한 일이 있었죠

Usta San izcileriyle yaşadığım o inanılmaz deneyimden sonra

‎문어 덕분에 ‎온전히 느낄 수 있었죠

Bana bir ziyaretçi olmamayı,

취재 결과 죽거나 고문당한 사례도 있었죠

Ölüm, işkence raporları var.

그러나 여전히 제 깊은 곳에서는 단절되어 있었죠.

hâlâ onlardan derinden kopuktum.

우리는 그 이전부터 그런 상황을 알고 있었죠.

Yani bir süredir genel fikri biliyorduk.

그의 발언을 듣고도 어떻게 묵과할 수 있었죠?

Söylenen şeyleri nasıl göz ardı edebildin?

‎다행히 문어는 돌 틈에 ‎깊숙이 숨어 있었죠

Çok şükür, o çatlağın derinliklerine inmeyi başardı.

‎묘하게도 저와 문어의 삶은 ‎서로 닮아 있었죠

Garip bir şekilde, hayatlarımız birbirini yansıtıyordu.

중국 정부가 이렇게 부른다는 것만 알고 있었죠

“Çin hükümeti ona böyle diyor.”

루이지애나 남부 지역 공동체의 다른 사람들과 함께 있었죠.

Orada Güney Louisiana topluluklarının diğer üyeleriyle birlikte duruyordum;

이 사진이 찍혔을 때 저희는 pH를 측정하고 있었죠.

Bunu biliyorum çünkü bu resim çekilirken pH değerini ölçüyorduk.

하지만 깊은 땅 속의 무언가가 이산화탄소를 걸러내고 있었죠.

ama yer altındaki bir şey onu filtreliyordu.

그녀는 핸드백이 어디 갔는지 생각하면서 친구들을 찾고 있었죠.

arkadaşlarını ararken çantasını bulamıyor

구조 전까지 3시간 동안 의식을 잃고 출혈이 있었죠

yardım gelene kadar üç saat bilinçsizce yatarak kan kaybetmişti.

‎공룡이 나타나기 전부터 ‎이 얕은 바다에 숨어 있었죠

Dinozorlardan önce bile bu sığ sularda gizlice dolanıyordu.

이를 통해서, 그림자를 잡는 형상을 만들 수 있었죠.

Bu bağlamda, bir gölge-yakalayıcı geliştirebildik,

이런 과정을 통해 저는 귀중한 교훈을 얻을 수 있었죠.

Bu yolda kendime çok değerli dersler çıkardım.

표범 주둥이가 바로 옆에 있었죠 오른쪽 귀 바로 옆이라

Parsın ağzı... Belki iki buçuk santimden daha yakındı, sağ kulağımın hemen yanındaydı

실제 재교육 수용소의 건설과 확장 과정을 추적할 수 있었죠

Yeniden eğitim kampının oluşumunu ve genişlemesini izleyebiliriz.

‎팔이란 팔은 전부 ‎굴에 딱 붙이고 있었어요 ‎빨판도 고정돼 있었죠

Diğer tüm kollarını yuvasına bağlı tutuyor, vantuzlarını ayırmıyordu.

저는 제 옆에 같은 자리를 위해 경쟁자는 여성과 같이 앉아 있었죠.

aynı görev için rekabet ettiğim bir kızın yanına oturdum,

그건 모두 제 수프 속에 들어있었고, 여전히 양파는 톡 쏘고 있었죠.

Hepsi çorbamın bir parçasıydı ama soğanlar hala yakıyordu.

당신은 이 여정에서 훌륭한 파트너였습니다 당신의 결정 덕에 무사히 해독제를 찾을 수 있었죠

Bu yolculuk boyunca harika bir ortak oldunuz ve kararlarınız güvende kalıp panzehri bulmamıza yardımcı oldu.