Examples of using "Płynnie" in a sentence and their turkish translations:
Akıcı bir şekilde Portekizce konuşurum.
O Çincede akıcıdır.
Onlar akıcı bir şekilde Almanca konuşurlar.
O, Fransızcada akıcıdır.
O, akıcı bir şekilde İngilizce konuşuyor.
David Fransızcayı akıcı bir şekilde konuşabilir.
İngilizceyi çok akıcı konuşur.
Onun akıcı İngilizce konuştuğunu duydum.
Tom oldukça akıcı biçimde Fransızca konuştu.
Fakat o zamanlar İspanyolca'da gayet akıcıydım.
- Bay Nakajima İngilizceye ek olarak Almancayı akıcı biçimde konuşabiliyor.
- Bay Nakajima, İngilizcenin yanı sıra, akıcı Almanca konuşabilir.
"Kimer dilini akıcı olarak konuşmayı öğrendim" dedim.
Tom Mary'nin çok akıcı şekilde Fransızca konuştuğunu bilmiyordu.
Bir yerli gibi konuşmama gerek yok, ben sadece akıcı olarak konuşabilmeyi istiyorum.
Akıcı olarak konuşan çok arkadaşım var fakat hâlâ yerliler gibi ses çıkaramıyorlar.
Birisi beş dilden daha fazlasını akıcı olarak konuşabildiğini iddia ettiğini duyduğumda tamamen inanmıyorum.
Mary iyi Esperanto bilgisine sahip olmanın yanı sıra bir Portekizce anadil konuşuru ve İngilizce ve İspanyolcada akıcıdır.