Translation of "Branca" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Branca" in a sentence and their turkish translations:

Leila ficou branca.

- Leyla beyaza döndü.
- Leyla beyazlaştı.

- Essa vela não é branca.
- Aquela vela não é branca.

Şu mum beyaz değil.

A neve é branca.

Kar beyazdır.

A águia é branca.

Kartal beyazdır.

Essa mesa é branca.

Bu masa beyaz.

É uma mentira branca.

O, beyaz bir yalandır.

Esta caneta é branca.

Bu kalem beyazdır.

A chávena é branca.

Fincan beyazdır.

Ela come unicamente carne branca.

O sadece beyaz et yer.

Tom só come carne branca.

Tom sadece beyaz et yiyor.

Tom passou sua camisa branca.

Tom beyaz gömleğini ütüledi.

Esta vela não é branca.

Bu mum beyaz değil.

Naoko mora na casa branca.

Naoko beyaz sarayda yaşıyor.

A pequena flor é branca.

Küçük çiçek beyaz.

25 % da platéia era branca.

Dinleyicilerin yüzde 25'i beyazdı.

Tenho contatos na Casa Branca.

Beyaz Saray ile bağlantılarım var.

Tem uma pomba branca no telhado.

Çatıda beyaz bir güvercin var.

Por que a neve é branca?

Kar niçin beyazdır?

Ela estava usando uma camiseta branca.

O beyaz bir tişört giyiyordu.

A areia da praia era branca.

Plajda kum beyazdı.

Tom está vestindo uma camisa branca.

Tom beyaz bir gömlek giyiyor.

- Há uma linha branca no meio da estrada.
- Tem uma linha branca no meio da estrada.

Yolun ortasında beyaz bir çizgi var.

O câmbio vascular é esta camada branca.

Pekâlâ, bu büyütkendoku ve burası da beyaz katman.

Uma nuvem branca flutua no céu azul.

Bir beyaz bulut, mavi gökyüzünde yüzüyor.

Minha mãe me fez um roupa branca.

Annem bana beyaz bir elbise yaptı.

Eu gosto daquele com uma cinta branca.

Beyaz kemerli olanı seviyorum.

Sua pele é branca como a neve.

Onun teni kar kadar beyaz.

Eu vi uma coisa branca no parque.

Ben parkta beyaz bir şey gördüm.

Ele estava todo coberto com tinta branca.

Her tarafı beyaz boya ile kaplandı.

A casa de campo misteriosamente ficou branca.

Çiftlik evi gizemli bir biçimde beyazlaştı.

É uma rapariga branca e uma rapariga árabe.

Bir beyaz bir kız ve bir Arap kız.

Esta aranha-branca-da-areia procura uma parceira.

Bu beyaz avcı örümcek kendine eş arıyor.

O primeiro ministro visitou formalmente a Casa Branca.

Başbakan Beyaz Saray'a resmi bir ziyarette bulundu.

A bandeira francesa é azul, branca e vermelha.

Fransız bayrağı mavi, beyaz ve kırmızı.

Ele está usando uma camisa de algodão branca.

O, bir beyaz pamuklu gömlek giyiyor.

Ganhei três camisas, uma branca e duas verdes.

Üç elbise kazandım, biri beyaz ve ikisi yeşil.

A bandeira italiana é verde, branca e vermelha.

İtalyan bayrağı, yeşil, beyaz ve kırmızıdır.

A neve é branca, a fuligem é preta.

Kar beyazdır, is siyahtır.

- Este gato é branco.
- Esta gata é branca.

Bu kedi beyazdır.

Certo, escolheu o câmbio vascular? É esta camada branca.

Pekâlâ, büyütkendokuyu mu seçtiniz? Ve bu da beyaz katman.

A casa dela é cercada por uma cerca branca.

Onun evi beyaz bir çitle çevrili.

Eu gosto mais da blusa branca que da azul.

Ben siyah buluzü maviden daha çok severim.

Por favor, dê-me um carretel de linha branca.

Bana beyaz iplikli bir makara verin.

A bola branca pesa tanto quanto a bola vermelha.

Beyaz top kırmızı top kadar ağırdır.

Convidaram também a desalmada madrasta de Branca de Neve.

Onlar ayrıca Snow White'ın dinsiz üvey annesini de davet ettiler.

A sua cabeça fica branca para mostrar que está pronto.

Hazır olduğunu göstermek için yüzü beyaza dönüyor.

A parede é branca por dentro e verde por fora.

Duvarın iç kısmı beyaz, dış kısmı ise yeşil renkte.

O meu neto adora a história da Branca de Neve.

Torunum Pamuk Prenses hikayesini seviyor.

As cores da bandeira americana são vermelha, branca e azul.

Amerikan bayrağının renkleri kırmızı, beyaz ve mavidir.

O Tom estava vestindo uma camisa listrada azul e branca.

Tom mavi ve beyaz çizgili bir gömlek giyiyordu.

Misture quatro xícaras de farinha branca com uma pitada de sal.

Yaklaşık dört fincan beyaz un ile bir tutam tuzu karıştır.

Finalmente, outra aranha-branca-da-areia. Mas não era esta que ele procurava.

Nihayet bir beyaz avcıya denk geliyor. Ama aradığı eş değil bu.

A carne de frango é branca, enquanto que a de boi é vermelha.

- Tavuk eti beyazdır, halbuki bir öküzünkü kırmızıdır.
- Dana eti kırmızıyken tavuğunki beyazdır.

Há várias flores. Uma é vermelha, outra é branca e as demais são amarelas.

Birçok çiçek var. Biri kırmızı, bir başkası beyaz ve kalanları sarı.

O papel é branco; a neve também é branca. O papel e a neve são brancos.

Kağıt beyazdır; kar da beyazdır. Kağıt ve kar beyazdır.