Translation of "Sábio" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Sábio" in a sentence and their turkish translations:

- Você é sábio.
- Tu és sábio.

Sen akıllısın.

Tom parece sábio.

Tom akıllı gibi görünüyor.

Eu sou sábio.

Ben akıllıyım.

Tom é sábio.

Tom akıllı.

O idoso parecia sábio.

Yaşlı adam akıllı görünüyordu.

Tom é um homem sábio.

Tom akıllı bir adamdır.

Dizem que você é sábio.

Onlar senin akıllı olduğunu söylüyor.

Um líder sábio sabe quando ouvir.

Akıllı bir lider ne zaman okuyacağını bilir.

É fácil ser sábio após o acontecido.

- Olaydan sonra akıllı olmak kolaydır.
- İş işten geçince akıllanmak kolaydır.
- Araba devrildikten sonra yol gösteren çok olur.

Ninguém nasce sábio, mas muitos morrem estúpidos.

Hiç kimse akıllı doğmaz ama çoğu aptal ölür.

Eu sou mais sábio que o Tom.

Ben Tom'dan daha akıllıyım.

Tom é sábio demais para fazer isso.

Tom bunu yapmak için çok akıllı.

Ele está mais velho e mais sábio agora.

O şimdi daha yaşlı ve daha akıllıdır.

Tom está mais velho e mais sábio agora.

Tom artık daha yaşlı ve daha akıllı.

Um líder sábio sabe quando ouvir os outros.

Akıllı bir lider diğerlerini ne zaman dinleyeceğini bilir.

O nosso prefeito é um homem bom e sábio.

Belediye başkanı iyi ve bilge bir adam.

Tom é sábio o bastante para não fazer algo assim.

Tom böyle bir şey yapmayacak kadar aklı başında biri.

Sócrates foi o mais sábio de todos os filósofos gregos.

Sokrates Yunan filozoflarının en bilgilisi idi.

É melhor ser um tonto feliz que um sábio infeliz.

Mutsuz bir akıllı olmaktansa mutlu bir aptal olmak daha iyidir.

A água é a única bebida para um homem sábio.

Akıllı bir insan için tek içecek sudur.

Como é difícil amar, e ser sábio, e ambos de uma vez.

Ne kadar zor bir şey, sevmek ve akıllı olmak, ve her ikisi birden.

Príncipe Yaroslav, o Sábio ... depois para Constantinopla, onde comandou a Guarda Varangiana do

sarayında görev yaptığı Kiev şehrine götürdü … daha sonra Bizans İmparatoru

- Para bom entendedor meia palavra basta.
- Para um sábio, uma palavra é suficiente!

Arif olana tek bir kelime yeter!

Está a salvo e um pouco mais sábio. É difícil os animais manterem-se juntos nestas florestas densas e escuras.

Artık güvende, biraz da akıllandı. Bu yoğun, karanlık yağmur ormanlarında ayrı düşmemek zor olabiliyor.