Examples of using "¡sed" in a sentence and their turkish translations:
- Susamadın mı?
- Susamadınız mı?
Susamadınız mı?
Hoşgörülü ol!
Susadın mı?
Susadınız mı?
Susadım.
Sen susamışsın, su istiyor musun?
O susamıştı.
- Susamadım.
- Susuz değilim.
Hâlâ susuzum.
Sen susamışsın.
Ben çok susadım.
Kim susadı?
Tom susamıştı.
Ben çok susadım.
Tabii ki susadım.
Ben susuzluktan ölüyorum.
Cesaretin olsun.
Ona susadığımı söyle.
- Oğlanlar susamış.
- Kızanlar susamış.
Sağduyulu olun.
Yaratıcı ol.
Duyarlı ol!
Dakik olun.
Saygılı ol!
At susamış.
Şu anda susuz değilim.
Tom susamış değil.
Marie susamış değildi.
Susuz olduğunuzda içiniz.
Ben susamadım.
- Çocuk susamış.
- Çocuk susamıştır.
- Hayır, susamadım.
- Hayır, susamış değilim.
Lütfen susuz gel.
Tom susadığını söyledi.
Susamış olduğum için su içiyorum.
- Şu anda susuz değilim.
- Şu anda susamış değilim.
Hava soğuk ve ben susadım.
Mutlu ol!
Nazik ol.
Kuraklık sırasında susuzluktan öldü.
Susamış olduğum için su içiyorum.
Emily susamış.
Tom susadı.
eskiden kullandıkları bir yöntem.
- Çok susadım. Bir fincan kahve istiyorum.
- Susadım. Bir fincan kahve içmek istiyorum.
Pınarda susuzluklarını giderdiler.
Susadım.
Onun adalet için bastırılamaz bir arzusu var.
Aç ve susuzdum.
Burası çok sıcak ve ben susadım. Su bulmamız gerekiyor.
Adam kurak bir ülkede susuzluktan öldü.
Köpekbalıkları kana susamış olmalarıyla kötü bir üne sahiptirler.
Susuzluğumu gidermek için bir bardak bira içtim.
Biz sadece aç değiliz fakat aynı zamanda susuzluk da çekiyoruz.
Susadığım için su içtim.
Köpeğiniz susamış gibi görünüyor.
İştah yemek ile geliyor, ancak susuzluk içme ile gidiyor.
Mutlu ol ve gülümse!
İnsan açlıkla baş edebiliyor ama susuzluğa dayanmak mümkün değil, bağırsakların ağrımaya başlıyor, dayanamıyorsun.