Translation of "Cuidar" in Turkish

0.022 sec.

Examples of using "Cuidar" in a sentence and their turkish translations:

Cuidar de alguien.

Birileriyle ilgilenmek.

Puedo cuidar de Tom.

Tom ile ben ilgilenirim.

¿Puedes cuidar mi perro mañana?

Yarın köpeğime bakar mısın?

Puedo cuidar de mi familia.

Aileme bakabiliyorum.

¿Puedes cuidar de los niños?

Çocuklara bakabilir misin?

Tenemos familias que debemos cuidar.

İlgilenmek zorunda olduğumuz ailelerimiz var.

Tom se puede cuidar solo.

Tom kendine bakabilir.

¿Podrías cuidar de los niños?

Lütfen çocuklara bakar mısın?

Tuve que cuidar de ti.

Sana bakmak zorunda kaldım.

Hay que cuidar el planeta.

Gezegenle ilgilenmek zorundasınız.

Se debe cuidar la salud.

Sağlığa dikkat etmek lazım.

- Ella tenía que cuidar de su hermana.
- Ella tuvo que cuidar de su hermana.

O, kız kardeşine bakmak zorundaydı.

¿Podrías cuidar del bebé un rato?

Bir süreliğine bebekle ilgilenir misiniz?

Deberías cuidar de tu madre enferma.

Hasta annene bakmalısın.

Alguien tiene que cuidar del paciente.

Birisi hastayla ilgilenmeli.

¿Podrías cuidar de mi perro mañana?

Yarın köpeğime bakar mısın lütfen?

Tuve que cuidar a su bebé.

Onun bebeğine bakmak zorundaydım.

Tenemos que cuidar a nuestros padres.

Aileme bakmak zorundayım.

Él no se puede cuidar solo.

O, kendine bakamaz.

Gracias por cuidar a mi hermana.

Kız kardeşime baktığınız için teşekkür ederim.

Tengo que cuidar de este gato.

- Bu kediye bakmak zorundayım.
- Bu kediye bakmalıyım.

Ellos van a cuidar a Tom.

Onlar Tom'la ilgilenecek.

No quiero cuidar a un perro.

Bir köpekle ilgilenmek istemiyorum.

Tenía que cuidar de su bebé.

Onun bebeğine bakmak zorundaydım.

Él tenía que cuidar de Mary.

O Mary'ye bakmak zorunda kaldı.

Cuidar del bebé es mi trabajo.

Benim işim bebeğimize bakmaktır.

Tom tiene que cuidar a Mary.

Tom, Mary'ye bakmak zorunda.

Creo que deberías cuidar de Tom.

Tom'a bakmak zorundasın.

Tuve que cuidar de los niños.

Çocuklara bakmak zorunda kaldım.

Puedo cuidar de mí mismo, ¿sabes?

Başımın çağresine bakabilirim, bilirsin.

Tom tenía que cuidar de Mary.

Tom, Mary'ye bakmak zorundaydı.

¿Quién va a cuidar de nuestro perro?

Bizim köpeğe kim bakacak?

Me gusta mucho cuidar de los animales.

Hayvanlara bakmayı çok fazla severim.

Esto me gusta menos que cuidar niños.

Ben bunu çocuklara bakmak kadar çok sevmiyorum.

Ella tiene que cuidar a su madre.

O, annesine bakmak zorunda.

Ella tuvo que cuidar de su hermana.

O, kız kardeşine bakmak zorundaydı.

¿Puedes cuidar a mi perro mientras no estoy?

Ben yokken köpeğime bakabilir misin?

- Sé cuidar de mí mismo.
- Puedo cuidarme solo.

Kendi başımın çaresine bakabilirim.

¿Me puedes ayudar a cuidar a los niños?

Çocuklara bakmak için yardım edebilir misin?

¿Podrías cuidar de mi perro durante mi ausencia?

Ben yokken köpeğime bakar mısın?

Esta noche tengo que cuidar de los niños.

Bu gece çocuklara bakmalıyım.

Tom no se puede cuidar a sí mismo.

Tom kendine bakamaz.

Tom tuvo que cuidar a Mary él mismo.

Tom Mary'ye tek başına bakmak zorundaydı.

La mayoría tiene familias que podrían cuidar de ellos

Birçok aile düzgün desteği olsaydı

Deberías cuidar de los niños de vez en cuando.

Zaman zaman çocuklara bakmalısın.

Ella ayudó a su madre a cuidar del bebé.

Bebek bakımında annesine yardım etti.

Un bebé es incapaz de cuidar de sí mismo.

Bebekler kendilerine bakabilme yetisine sahip değillerdir.

Estaba agotado porque tuve que cuidar de muchísimos niños.

Ben birçok çocuğa bakmak zorunda kaldığım için yıprandım.

Me gustaría que me ayudases a cuidar del jardín.

Benim bahçe işlerinde bana yardım etmeni istiyorum.

Tom es perfectamente capaz de cuidar de sí mismo.

Tom mükemmel bir şekilde kendine bakabilir.

- Tengo que cuidar al conejo.
- Tengo que preocuparme del conejo.

Tavşana bakmak zorundayım.

La enfermera ciega se dedicó a cuidar a los ancianos.

Kör hemşire kendini yaşlıların bakımı için adadı.

Mary no puede venir. Tiene que cuidar a su hija.

Mary gelemez. O kızına bakmak zorunda.

Tiene que cuidar de su madre y de su hermana.

Annesine ve kız kardeşine bakmak zorunda.

¿Quién va a cuidar al perro si vamos a España?

Biz İspanya'ya gidersek köpekle kim ilgilenecek?

Todo lo que tienes que hacer es cuidar de ti mismo.

Yapmanız gereken tek şey kendinize bakmaktır.

Jane se ofreció a cuidar de los niños cuando estemos fuera.

Jane biz dışarıda iken bizim çocuklarımıza bakmayı teklif etti.

Tom tuvo que cuidar al hijo de Mary mientras ella trabajaba.

Tom, o çalışırken Mary'nin oğluna bakmak zorunda kaldı.

A los habitantes ... los harán, con su conducta, cuidar del gobierno del

güvenlik vereceksin ... davranışlarınla, onları Kral Joseph'in hükümetine

- Usted debe ocuparse de su perro.
- Tienes que cuidar de tu perro.

Köpeğine bakmalısın.

Esperaba que pudieras cuidar del niño el próximo lunes por la tarde.

Gelecek pazartesi akşamı bizim için çocuk bakabileceğini umuyordum.

Después de su retiro, Teresa se dedicó a cuidar a los huérfanos.

Emekli olduktan sonra, Teresa kendini yetimlerin bakımı için adamış.

No te preocupes por Tom. Él se puede cuidar por su cuenta.

Tom hakkında endişelenme. O kendine bakabilir.

¿Cómo deberíamos cuidar de nuestros vecinos adultos mayores o con alguna condición de riesgo...

Yaşlı veya risk altındaki komşuların bakımına nasıl yaklaşmalıyız,

- ¿Me puedes ayudar a cuidar a los niños?
- ¿Puedes ayudarme cuidando a los chiquillos?

Çocuklara bakmak için yardım edebilir misin?

Desde que nuestro padre está postrado en la cama, nos turnamos para cuidar de él.

Babamız yatalak olduğu için ona sırayla baktık.

- Tom cree que Mary y yo no podemos apañarnos.
- Tom cree que Mary y yo no podemos apañárnoslas.
- Tom cree que Mary y yo no podemos cuidar de nosotros mismos.

Tom, Mary ve benim kendimize bakamayacağımızı düşünüyor.