Examples of using "Directo" in a sentence and their turkish translations:
Direkt olacağım.
O bir direkt uçuş mu?
- Sadede geleceğim. Kovuldun.
- Hemen konuya gireceğim. Kovuldun.
Onu vikipediden kopyalayıp yapıştırdım.
- Doğru eve gideceğim.
- Direkt eve gideceğim.
Doğruca şehir merkezine çıkan ana yol.
Köpek balıkları tam olarak kayanın dibine geldi.
O doğruca şişeden içti.
Tom doğrudan tenekeden içti.
Bu tren Nagoya'ya direkt gider.
Gustavo doğruca eve gitti.
Tom doğruca yatağa gitti.
İşten sonra direkt eve giderim.
Köpek koşarak bana doğru geldi.
Doğrudan gözlerinin içine baktı.
Tom Boston'a direkt uçuş aldı.
Yavrular, antilopları korkutup kaçırıyor. Doğruca dişiye geliyorlar.
Şimdi, hakikaten burada kişisel çıkarlı hareket
Tom çok açık sözlüdür.
Tom işten sonra doğruca eve gitti.
Kraliçe Elizabeth'in herhangi bir doğrudan varisi yoktu.
Tom doğruca Mary'nin tuzağına yürüdü.
...Meksika uzun dilli yarasası çiçeklerin yerini tespit eder.
Yerinde olsam derhal eve giderim.
Otobüsten indi ve ona doğru koştu.
Bana doğru gelen bir adam gördüm.
İşten erken çıktım ve doğruca eve gittim.
Çünkü canlı yayın aynı türden bir etkileşim hissi sunuyor.
Oraya doğrudan otobüs ya da trenle gidebilirsiniz.
O bayılır bayılmaz onu doğruca kliniğe götürdük.
Meşgul olduğunu görebiliyorum, bu yüzden hemen konuya gireceğim.
Futbol maçı televizyonda canlı olarak yayınlandı.
Lazerimiz doğrudan içinden geçiyor.
bu devasa yaratık, zırhlı gövdesiyle doğrudan mücadeleye girer.
İşte bu yüzden video oyunlarında canlı yayın başladı.
Romalıların henüz bilmediği şey ise doğrudan bir pusunun içine yürümüş olmalarıydı.
ben sadece bu konuları araştırıp size anlatan bir kısayol sekmesi gibiyim yani
O genellikle doğru sözlü ve içten ve bu sebeple onunla tanışanların güvenini kazanır.
- Lafı ağzında geveleme.
- Saçmalama.
- Bırak bu ayakları.