Translation of "Miraba" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Miraba" in a sentence and their turkish translations:

Ella lo miraba.

O ona baktı.

Él miraba el cielo.

O, gökyüzüne bakıyordu.

Tom miraba con susto.

Tom dehşet içinde izledi.

Tom miraba con atención.

Tom dikkatle izledi.

- Ella lo miraba pintar una pintura.
- Ella le miraba hacer un dibujo.

O, onun bir resim çekişini izledi.

Ella lo miraba como nadaba.

O, onun yüzüşünü izledi.

Pero miraba con ansiedad el reloj,

endişeli bir şekilde saatime bakıyordum

Miraba en los ojos del chico.

O, çocuğun gözlerine baktı.

Tom miraba desde la ventana frontal.

Tom ön pencereden dışarıya baktı.

miraba al suelo en ese vestidor,

Kabinlerin zeminine bakıyordum ve

Ella lo miraba pintar una pintura.

O, onun bir resim çizişini izledi.

Tom miraba a Mary con desagrado.

Tom, Mary'ye baktı.

Contuvo el aliento mientras miraba el partido.

Maçı izlerken nefesini tuttu.

Durante la noche, ella miraba la luna.

Gece, o aya baktı.

Un policía miraba con los brazos cruzados.

Bir polis, kollarını kavuşturarak izliyordu.

Tom miraba alrededor, pero no reconoció nada.

Tom etrafına baktı, ancak hiçbir şey göremedi.

Ella miraba a los pasajeros bajarse del bus.

Yolcuların otobüsten inişini izledi.

Yo creo que él te miraba a ti.

Sanırım sana bakıyordu.

Mientras Omer comía maíz, Alí miraba al caballo.

Ömer mısır yerken Ali ata bakıyordu.

Tom se durmió en el sofá mientras miraba televisión.

Tom televizyon izlerken kanapenin üzerinde uykuya dalmış.

Su perro lo miraba cada mañana mientras tomaba desayuno.

O kahvaltısını yaparken, köpeği her sabah ona baktı.

Miraba el tamaño de la letra, el color, la posición,

Şunlara bakardım: yazı boyutu, renk, konum,

Me di cuenta de que nos miraba un animalito gris.

Küçük, gri bir hayvanın bize doğru baktığını fark ettim.

Él miraba a su alrededor como si esperara a alguien.

Sanki birini bekliyormuş gibi etrafına bakıyordu.

Ella miraba la película con los ojos rojos de lágrimas.

O gözyaşları içindeki kırmızı gözleri ile filmi izliyordu.

Tom miraba fijamente a la pantalla del ordenador en blanco.

Tom boş bilgisayar ekranına baktı.

Tom miraba lo que pasaba en la pantalla del ordenador.

Tom bilgisayar ekranında ne olduğuna baktı.

Mientras Alí miraba al caballo Ipek saltaba a la cuerda.

Ali ata bakarken İpek ip atlıyordu.

Maltratado por su dueño, este perro inspiraba lástima cuando se le miraba.

Sahibi tarafından kötü muameleye maruz kalan köpeği insan görünce yüreği burkuluyor.

Tom sencillamente se paró ahí y veía como María se miraba fijamente al espejo.

Tom orada öylece durup Mary'nin aynada kendisine bakmasını izliyordu.

Parecía estar escasa de tiempo y miraba con frecuencia al reloj de la pared.

Onun zamanı daralmış görünüyordu ve sık sık duvardaki saate göz attı.

María miraba al cielo estrellado, con la luna en cuarto creciente que la iluminaba aquella noche otoñal.

María, sonbahar gecesini aydınlatan çeyrek ayı bulunan, yıldızlı gökyüzüne baktı.

"Esos son los animales que mata". Así que miraba las presas, las marcas, las excavaciones en la arena,

"Tamam, bunlar öldürdüğü hayvanlar." Öldürdüğü hayvanlara, küçük izlere ve kumdaki kazılara baktım.

Una vez que volví a abrir mis ojos, Amina me miraba fijamente desde el fondo de su vaso de cerveza.

Gözlerimi tekrar açar açmaz, Amina bira bardağının tabanından bana bakıyordu.