Translation of "Preparar" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Preparar" in a sentence and their turkish translations:

Para preparar el cerebro,

uykuya ihtiyacınız olduğunu biliyoruz,

Deberíamos preparar una trampa.

Bir tuzak kurmalıyız.

Debo preparar sus desayunos.

- Kahvaltılarını hazırlamalıyım.
- Kahvaltılarını hazırlamak zorundayım.

Es fácil preparar pasta.

Makarna pişirmek kolaydır.

¿Puedes preparar una comida?

Yemek pişirebilir misin?

Ayudó a preparar la comida.

O öğle yemeğini pişirmeye yardım etti.

Voy a preparar la cena.

Akşam yemeği hazırlayacağım.

Tengo que preparar el desayuno.

Ben kahvaltı hazırlamak zorundayım.

Voy a preparar un té.

Çay yapacağım.

Voy a preparar unas hamburguesas.

Birkaç tane hamburger hazırlayacağım.

Me debo preparar para el examen.

Sınava hazırlanmalıyım.

Te deberías preparar para el futuro.

Gelecek için hazırlanmalısın.

Te deberías preparar para lo peor.

En kötüsü için hazırlanmalısın.

Necesito azúcar para preparar un pastel.

Kek yapmak için biraz şekere ihtiyacım var.

He decidido preparar algo para comer.

Yememiz için bir şey yapmaya karar verdim.

Deberías preparar una habitación para el invitado.

Ziyaretçi için bir oda hazırlaman gerekir.

- ¿Debería inventar una excusa?
- ¿Debería preparar algo?

Hazırlamalı mıyım?

Me tengo que preparar para el examen.

Sınava hazırlanmak zorundayım.

Mi madre nos suele preparar pastel de manzana.

Annem bizim için sık sık elmalı turta yapar.

Necesitamos un poco más de tiempo para preparar.

Hazırlamak için biraz daha zamana ihtiyacımız var.

¿Puede preparar mi cuenta lo más pronto posible?

Lütfen en kısa sürede faturamı düzenle.

Mary mezcló los ingredientes para preparar una tarta.

Mary bir pasta yapmak için malzemeleri karıştırdı.

Sería mejor preparar en caso de que él venga.

Onun gelme ihtimaline karşı hazır olsan iyi olur.

Espera un poquito. Te voy a preparar un poco.

Biraz bekle. Senin için bir şey hazırlayacağım.

Voy a preparar un pastel para el cumpleaños de María.

Mary'nin doğum günü için bir pasta yapacağım.

No me tomará menos que 10 horas preparar el examen.

Bu sınava hazırlanmak en az 10 saatimi alacaktır.

No hay que preparar un plato diferente para cada persona.

Her kişi için farklı bir yemek yapmak zorunda değilsin.

- Ella ayudó a cocinar el almuerzo.
- Ayudó a preparar la comida.

O öğle yemeğini pişirmeye yardım etti.

Nada más llegar a casa se puso a preparar la comida.

Eve vardıktan sonra derhal bir yemek hazırlamaya girişti.

Había muchas cosas que teníamos que hacer para preparar nuestro viaje.

Gezimize hazırlanmak için yapmamız gereken birçok şey vardı.

Voy a preparar un poco de ensalada de frutas para todos.

Herkes için biraz meyve salatası hazırlayacağım.

- Yo debo preparar el almuerzo hoy.
- Yo debo hacer el almuerzo hoy.

Bugün öğle yemeği yapmak zorundayım.

María quería terminar de preparar el desayuno antes de que Tom despertara.

Mary Tom uyanmadan önce kahvaltı hazırlamayı bitirmek istedi.

Nuestra madre no tuvo más opción que preparar la cena con las sobras.

Annemizin yemek artıklarıyla akşam yemeği yapmaktan başka seçeneği yoktu.

Tom ha estado tratando de aprender cómo preparar la taza de café perfecta.

Tom mükemmel bir fincan kahveyi demlemeyi öğrenmeye çalışıyor.

Si una madre va a preparar pasta de tomate o sándwiches para su hijo

eğer bir anne çocuğuna salçalı ekmek veya sandviç hazırlayacaksa

Todas las mañanas ayuda a su madre a preparar el desayuno en la cocina.

O her sabah annesinin mutfakta kahvaltı hazırlamasına yardım eder.

Él da palabras de aliento y les ordena preparar a los hombres para la batalla.

Yüreklendirici sözler ediyor ve askerleri savaş pozisyonu almak üzere hazırlamalarını emrediyor.

Tom convenció a Mary de preparar una tarta para la fiesta de cumpleaños de John.

Tom Mary'yi John'un doğum günü partisi için bir kek pişirmeye ikna etti.

Después de un tiempo, Da Vinci también tuvo la capacidad de tomar notas y preparar borradores.

Bir süre sonra not çıkartma ve taslak hazırlama yeteneğini de elde etti Da Vinci

- Después de haber comido todo el pochoclo que había en el pote, Tom fue a la cocina a preparar un poco más.
- Tras haberse comido todas las palomitas del bol, Tom volvió a la cocina a preparar unas pocas más.

Tom kâsedeki tüm patlamış mısırı yedikten sonra biraz daha patlatmak için mutfağa geri gitti.

- El rey, convencido, dijo a los sastres de preparar un traje, pero él tampoco veía esta tela.
- El rey, convencido, le indicó a los sastres que preparasen un traje, pero él tampoco pudo ver este material.

Kral, ikna oldu, terzilere kıyafet hazırlamalarını söyledi ama bu malzemeyi de göremedi.