Translation of "Tolerancia" in Turkish

0.003 sec.

Examples of using "Tolerancia" in a sentence and their turkish translations:

tolerancia cultural, seguridad cultural,

kültürel hoşgörü, kültürel güvenlik,

Y naturalmente tienen una alta tolerancia al rechazo.

Doğal olarak da reddetmeye karşı yüksek tolerans sahibidirler.

¿Pero no era la tolerancia del Islam una religión?

fakat İslamiyet hoşgörü dini değil miydi?

Interrumpes la belleza y la tolerancia. ¡No lo hagas!

güzelliği hoşgörüyü bozuyorsunuz. Yapmayın!

La tolerancia ilimitada debe conducir a la desaparición de la tolerancia. Si extendemos la tolerancia ilimitada aun a aquellos que son intolerantes; si no estamos preparados para defender a una sociedad tolerante contra los atropellos de los intolerantes, entonces los tolerantes serán destruidos y la tolerancia junto a ellos.

Sınırsız hoşgörü hoşgörünün ortadan kalkmasına yol açar. Hoşgörüsüz olanlara bile sınırsız hoşgörüyü uzatırsak, hoşgörülü bir toplumu hoşgörüsüzlerin saldırısına karşı korumaya hazır değilsek, o halde hoş görülü tahrip olacak ve onunla birlikte hoşgörü de.

La tolerancia se convierte en crimen cuando se aplica al mal.

Tolerans kötülüğe uygulandığında bir suç olur.

Mira, no es la religión de la belleza y la tolerancia de la que han estado hablando durante años.

onların bize yıllardır bahsettiği güzellik, hoşgörü dini değilmiş bakın Müslümanlık diyorlar

Los diferentes modos de culto que prevalecieron en el mundo romano fueron todos consideraros por el pueblo como igualmente verdaderos, por el filósofo como igualmente falsos, y por el magistrado como igualmente útiles. Y así la tolerancia produjo no sólo la indulgencia mutua, sino incluso la concordia religiosa.

Roma dünyasında hüküm süren muhtelif ibadet şekillerinin tümü, insanlar tarafından mütesaviyen doğru, düşünürü tarafından yanlış, yargıcı tarafından da faydalı olarak görüldü. Ve böylelikle müsamaha yalnızca karşılıklı müsamahayı değil, aynı zamanda dinsel uyumu da ortaya koydu.

La educación tendrá por objeto el pleno desarrollo de la personalidad humana y el fortalecimiento del respeto a los derechos humanos y a las libertades fundamentales; favorecerá la comprensión, la tolerancia y la amistad entre todas las naciones y todos los grupos étnicos o religiosos, y promoverá el desarrollo de las actividades de las Naciones Unidas para el mantenimiento de la paz.

Öğretim insan şahsiyetinin tam gelişmesini ve insan haklarıyla ana hürriyetlerine saygının kuvvetlenmesini hedef almalıdır. Öğretim bütün milletler, ırk ve din grupları arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu teşvik etmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışın idamesi yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir.

Vine aquí a buscar un nuevo comienzo para Estados Unidos y musulmanes alrededor del mundo, que se base en intereses mutuos y el respeto mutuo; y que se base en el hecho de que Estados Unidos y el Islam no se excluyen mutuamente y no es necesario que compitan. Por el contrario: coinciden en parte y tienen principios comunes, principios de justicia, progreso, tolerancia y la dignidad de todos los seres humanos.

Ben buraya dünyada Birleşik Devletler ve Müslümanlar arasında yeni bir başlangıç noktası aramak için geldim; biri karşılıklı ilgi ve karşılıklı saygıya dayalı; biri Amerika ve Müslümanın münhasır olmadığı ve rekabet içinde olması gerekmeyen gerçeğine dayalı.Bunun yerine onlar örtüşürler ve ortak prensipleri paylaşırlar - adalet ve ilerleme prensipleri tüm insanların hoşgörü ve haysiyeti.