Translation of "Düşündüm" in Dutch

0.457 sec.

Examples of using "Düşündüm" in a sentence and their dutch translations:

Düşündüm.

het zou wel goed zou komen, dacht ik.

- Öyle düşündüm.
- Ben öyle düşündüm!

Dacht ik het niet!

Çok düşündüm.

- Ik heb goed nagedacht.
- Ik dacht goed na.

Öleceğimizi düşündüm.

Ik dacht dat we zouden sterven.

Yaralandığını düşündüm.

Ik dacht dat je gewond was.

Susayacağını düşündüm.

Ik dacht dat je wel dorst zou hebben.

Bunun hakkında düşündüm.

En daar dacht ik over na,

Klasik sembolleri düşündüm:

En ik dacht aan de klassieke symbolen:

Sesini duyduğumu düşündüm.

- Ik dacht jouw stem gehoord te hebben.
- Ik dacht uw stem gehoord te hebben.

Tom'u önemsediğini düşündüm.

- Ik dacht dat je om Tom gaf.
- Ik dacht dat u om Tom gaf.

Seni duyduğumu düşündüm.

Ik dacht dat ik u hoorde.

Aklımı kaybettiğimi düşündüm.

- Ik dacht dat ik mijn verstand aan het verliezen was.
- Ik dacht dat ik doordraaide.

Evde kalacağınızı düşündüm.

Ik dacht dat je thuis ging blijven.

Tom'un vazgeçeceğini düşündüm.

Ik dacht dat Tom op zou geven.

Tom'a güvenebileceğimi düşündüm.

Ik dacht dat ik Tom kon vertrouwen.

Bununla ilgilenebileceğini düşündüm.

- Ik dacht dat je hierin wel geïnteresseerd zou zijn.
- Ik dacht dat je je hiervoor wel zou interesseren.
- Ik dacht dat je hiervoor wel belangstelling zou hebben.

Onun hakkında düşündüm.

Ik heb erover nagedacht.

Senin hakkında düşündüm.

- Ik heb aan jou gedacht.
- Ik heb aan je gedacht.

Onu umursadığını düşündüm.

Ik dacht dat je om hen gaf.

Tom'un öldüğünü düşündüm.

Ik dacht dat Tom dood was.

Onun masum olduğunu düşündüm.

Ik dacht dat hij onschuldig was.

Önce hasta olduğumu düşündüm.

Eerst dacht ik dat ze ziek was.

Onun espri yaptığını düşündüm.

Ik dacht dat hij een grapje maakte.

Tom'u sevdiğini söylediğini düşündüm.

Ik dacht dat je zei dat je Tom leuk vond.

Bir hayalet gördüğümü düşündüm.

Ik dacht dat ik een geest zag.

Burada güvende olacağımı düşündüm.

Ik dacht dat ik hier veilig zou zijn.

Tom'un uykuya olduğunu düşündüm.

Ik dacht dat Tom sliep.

Geçen gün seni düşündüm.

Laatst dacht ik aan je.

Bir ehliyetin olduğunu düşündüm.

Ik dacht dat je een rijbewijs had.

Senin Boston'da yaşadığını düşündüm.

- Ik dacht dat je in Boston woonde.
- Ik dacht dat u in Boston woonde.

Bir şey düşürdüğümü düşündüm.

Ik dacht dat ik iets had laten vallen.

Senin Boston'a gittiğini düşündüm.

Ik dacht dat je naar Boston ging.

Onu zaten yaptığını düşündüm.

- Ik dacht dat je dat al had gedaan.
- Ik dacht dat je dat al gedaan had.

Tom'un Avustralya'da olduğunu düşündüm.

Ik dacht dat Tom in Australië was.

İçeri girdiğini duyduğumu düşündüm.

Ik meende je te horen binnenkomen.

Bunun açık olduğunu düşündüm.

Ik dacht dat het voor de hand lag.

Bir an delirdiğini düşündüm.

Ik dacht even dat hij gek was geworden.

Bütün gün bunu düşündüm.

Ik heb er de hele dag aan gedacht.

Tom'un Boston'da yaşadığını düşündüm.

Ik dacht dat Tom in Boston woonde.

Tom'un aç olacağını düşündüm.

Ik dacht dat Tom wel honger zou hebben.

Senden emin olabileceğimi düşündüm.

Ik had gedacht dat ik op je kon rekenen.

Senin onu bilmediğini düşündüm.

- Ik dacht dat je hem niet kende.
- Ik dacht dat u hem niet kende.
- Ik dacht dat jullie hem niet kenden.

Ona kızgın olduğunu düşündüm.

Ik dacht dat je boos op hem was.

Ben yardım edebileceğimizi düşündüm.

Ik dacht dat we konden helpen.

Bütün gün onu düşündüm.

Ik heb de hele dag aan haar gedacht.

Bizimle gitmek istediğini düşündüm.

Ik dacht dat je met ons mee wilde gaan.

Ben başka türlü düşündüm.

- Ik dacht er anders over.
- Ik dacht daar anders over.

Bugün yağmur yağmayacağını düşündüm.

Ik dacht dat het vandaag niet zou regenen.

Tom'un onu yapabileceğini düşündüm.

Ik dacht dat Tom dat kon doen.

Kapıyı kilitlemeyi unuttuğumu düşündüm.

Ik dacht dat ik vergeten was de deur op slot te doen.

Tom'un yalnız olacağını düşündüm.

Ik dacht dat Tom eenzaam zou zijn.

- O kitabı okumanın zor olduğunu düşündüm.
- Kitap okumanın zor olduğunu düşündüm.

Ik dacht dat dat boek moeilijk te lezen was.

Bunun üçüncü dilim olduğunu düşündüm.

Ik dacht: dit is mijn derde taal,

Bunu görür görmez şöyle düşündüm:

Toen ik dat zag, dacht ik,

Bende bir terslik olduğunu düşündüm.

dacht ik dat er iets mis was met me.

Bir sürü şey hakkında düşündüm.

Ik dacht over veel dingen na,

"Bu doğru olamaz." diye düşündüm.

Dit kan niet waar zijn, dacht ik.

İlk başta, balık avlayacağını düşündüm.

Eerst dacht ik dat ze op de vissen jaagde.

- Senin gelmeyeceğini düşündüm.
- Gelmeyeceğini düşünmüştüm.

- Ik dacht dat je niet ging komen.
- Ik dacht toch dan je niet ging komen.

Önce, onun hasta olduğunu düşündüm.

Eerst dacht ik dat ze ziek was.

Eskiden Boston'da yaşadığını söylediğini düşündüm.

Ik dacht dat je zei dat je vroeger in Boston woonde.

Her zaman yalnız olacağımı düşündüm.

Ik dacht dat ik altijd alleen zou zijn.

Tom'un Mary ile gittiğini düşündüm.

Ik dacht dat Tom weg was bij Mary.

Sana bir iyilik yaptığımı düşündüm.

Ik dacht je een plezier te doen.

Onun benim işim olduğunu düşündüm.

Ik dacht dat het mijn werk was.

Sana yardım etmemi istediğini düşündüm.

- Ik dacht dat je wilde dat ik je hielp.
- Ik dacht dat u wilde dat ik u hielp.
- Ik dacht dat jullie wilden dat ik jullie hielp.

Yeni takım elbiseni giyeceğini düşündüm.

- Ik dacht dat je jouw nieuwe kostuum ging dragen.
- Ik dacht dat je jouw nieuwe pak ging dragen.

Yiyecek bir şey istemediğini düşündüm.

Ik dacht dat je niets wilde eten.

Bunun bir şeye değebileceğini düşündüm.

Ik dacht dat het iets waard zou kunnen zijn.

Senden asla tekrar duymayacağımı düşündüm.

Ik dacht dat ik nooit meer van je zou horen.

Onun benim kardeşim olduğunu düşündüm.

Ik dacht dat hij mijn broer was.

Ben herkesin aç olduğunu düşündüm.

Ik dacht dat iedereen honger had.

Sana onu atmanı söylediğimi düşündüm.

Ik heb het je toch gezegd dat je dat moest weggooien.

Sadece bir şey söylediğini düşündüm.

Ik dacht dat je net iets zei.

İhtiyacımız olanın bu olduğunu düşündüm.

Ik dacht dat dat was wat we nodig hadden.

Senin bir Kanadalı olduğunu düşündüm.

Ik dacht dat je een Canadees was.

Tom'un Boston'da yaşadığını söylediğini düşündüm.

Ik dacht dat je zei dat Tom vroeger in Boston woonde.

Belki bana yardım edebileceğini düşündüm.

Ik dacht dat je me misschien zou kunnen helpen.

Ben senin dalga geçtiğini düşündüm.

- Ik dacht dat u een grapje maakte.
- Ik dacht dat je een grapje maakte.

Tom'un hâlâ Boston'da yaşadığını düşündüm.

Ik dacht dat Tom nog steeds in Boston woonde.

Onun bir doktor olduğunu düşündüm.

Ik dacht dat hij een arts was.

Tom'un bugün burada olmayacağını düşündüm.

Ik dacht dat Tom hier vandaag niet zou zijn.

Bunu yapmanın zor olacağını düşündüm.

Ik dacht dat het moeilijk ging zijn om dat te doen.

Bir Fransızca öğretmeni olduğunu düşündüm.

- Ik dacht dat je vroeger een leraar Frans was.
- Ik dacht dat u vroeger Frans gaf.

Bununla birlikte yaşadığım tüm travmaları düşündüm:

En daardoor dacht ik aan al mijn trauma's:

"Bu ciddi bir sorun." diye düşündüm.

Ik dacht: dit is echt een probleem.

- Seni anladığımı sandım.
- Seni anladığımı düşündüm.

Ik dacht dat ik je begreep.

Hiç olmazsa Tom'un durumu anlayacağını düşündüm.

Ik dacht dat Tom tenminste de situatie zou begrijpen.

Sadece bir şey yemek isteyebileceğini düşündüm.

Ik dacht alleen dat je misschien iets zou willen eten.

Bu hafta Boston'da olacağını söylediğini düşündüm.

Ik dacht dat je zei dat je van de week in Boston zou zijn.

Tom'un artık Boston'da yaşamadığını söylediğini düşündüm.

Ik dacht dat je zei dat Tom niet meer in Boston woonde.

Tom'un bir kasap olduğunu söylediğini düşündüm.

- Ik dacht dat je zei dat Tom een ​​slager was.
- Ik dacht dat u zei dat Tom een ​​slager was.
- Ik dacht dat jullie zeiden dat Tom een ​​slager was.

Eşcinselliğin yasadışı sayıldığı bir eyalette büyümeyi düşündüm.

als opgroeiende homo in een staat waar homoseksualiteit illegaal was.

Beni yaşam ve sanatın sınırına iteceğini düşündüm.

dat dát, me verder naar de marges zou duwen van leven en kunst.

Bu iş bitti diye düşündüm. Tamamen kayboldu.

Ik dacht dat dit voorbij was. Ze was weg.

Sinirli olacağımı düşündüm ama hiç sinirli değildim.

Ik dacht dat ik zenuwachtig zou zijn maar ik was helemaal niet nerveus.