Translation of "Yolunu" in Dutch

0.007 sec.

Examples of using "Yolunu" in a sentence and their dutch translations:

Yolunu bulmak zorunda,

Ze zal haar weg vinden,

Yolunu mu kaybettin?

Bent u verdwaald?

Aşağıya inmenin yolunu bulmalıyım.

Ik moet een weg naar beneden vinden.

Aşağı ulaşmanın yolunu arayacağım.

...en probeer dan naar beneden te komen.

O, karda yolunu kaybetti.

Hij raakte zijn weg kwijt in de sneeuw.

Sami İslam yolunu seçti.

Sami koos het pad van de islam.

Yapay zekânın evrimsel yolunu açan

We hebben een domino-effect in gang gezet

Buradan inmenin bir yolunu bulmalıyım.

Ik moet beneden zien te komen.

Hiç değilse evin yolunu bulabilecek.

Hij zal niet verdwalen op z'n terugweg.

Otobüs durağı yolunu göster bana.

- Laat me de weg naar de bushalte zien.
- Toon me de weg naar de bushalte.

Bir yolunu bulup kendini kurtardı.

Hij heeft zichzelf op een of andere manier gered.

Kazanmanın bir yolunu bulmak zorundayız.

We moeten een manier vinden om te winnen.

Kovalama seçeneğine döneceğiz. Yolunu kesmeye çalışacağım.

Terug naar de optie 'najagen'. We proberen hem af te snijden.

Fakat daha tecrübeli erkekler yolunu kesiyor.

Maar de meer ervaren mannetjes blokkeren zijn weg.

Küresel okyanusa ulaşmanın bir yolunu bulabilir?

Of vindt het een weg naar buiten om de oceaan te bereiken?

Istilacının İngiltere Kralı olmasının yolunu açtı .

indringer om koning van Engeland te worden.

Bana yardımcı olmak için yolunu değiştirdi.

Hij deed grote moeite mij te helpen.

- Yolunu kapatıyorsun.
- Bana ayak bağı oluyorsun.

Je staat in mijn weg.

Tamam, onun yanına inmenin bir yolunu bulmalıyız.

We moeten zorgen dat we beneden komen.

Sığınak yapmanın başka bir yolunu bulmamız gerek.

We moeten een andere manier vinden om beschutting te maken.

Güveni yeniden oluşturmanın yolunu bulmak bizim sorumluluğumuz

En het is aan ons een manier te vinden om vertrouwen terug op te bouwen,

Beni takip ederseniz, size hastane yolunu göstereceğim.

Als je me volgt, zal ik je de weg naar het ziekenhuis tonen.

Beni takip edin. Size buradan çıkış yolunu göstereceğim.

Volg me. Ik zal je tonen hoe hier uit te geraken.

Günün sonunda bu dünyada yalnız hissetmemenin bir yolunu bulmak

Om uiteindelijk een manier te vinden om je niet alleen op de wereld te voelen,

Onu buradan çıkartmanın bir yolunu bulmalıyım. Tamam, ne düşünüyorsunuz?

Ik moet uitzoeken hoe ik hem eruit krijg. Wat denk je?

Gözlerini pek kullanmaz. Onun yerine karanlıkta yolunu koklayarak bulur.

Ze gebruikt haar ogen amper, maar ruikt zich een weg door de duisternis.

Sadece o yöne gitmenin en iyi yolunu bulmaya çalışıyoruz.

We moeten de beste manier vinden om die kant op te gaan.

Pekâlâ, kendimize daha iyi bir yemek bulmak için bu leşi kullanmanın yolunu bulmalıyız.

We moeten uitzoeken hoe we met dit karkas 'n betere maaltijd krijgen.

Dünya'daki her yaratığın geceden sağ çıkmanın bir yolunu bulması gerekir. GÜN BATIMINDAN ŞAFAĞA

En elk wezen op aarde moet een manier vinden om de nacht te overleven. VAN SCHEMERING TOT OCHTENDGLOREN