Translation of "çaldığında" in English

0.011 sec.

Examples of using "çaldığında" in a sentence and their english translations:

Telefon çaldığında banyodaydım.

- I was taking a bath when the telephone rang.
- I was having a bath when the telephone rang.
- I was in the bath when the phone rang.

Zil çaldığında TV izliyorduk.

We were watching TV when the bell rang.

Telefon çaldığında banyo yapıyordum.

- I was taking a bath when the telephone rang.
- I was having a bath when the telephone rang.
- I was in the bath when the phone rang.

Telefon çaldığında gitmek üzereydim.

I was about to leave when the phone rang.

Telefon çaldığında banyo oluyordum.

I was having a bath when the phone rang.

Kapı zili çaldığında neredeydin?

Where were you when the doorbell rang?

Tom zil çaldığında uyuyordu.

Tom was asleep when the doorbell rang.

Alarm çaldığında hırsız kaçtı.

The thief ran away when the alarm rang.

Telefon çaldığında Tom uyandı.

Tom woke up when the telephone rang.

Telefon çaldığında televizyon seyrediyordum.

I was watching TV when the phone rang.

Telefon çaldığında neredeyse uyuyordum.

I was almost asleep when the phone rang.

Zil çaldığında seyirciler koltuklarına oturdular.

When the bell rang, the audience took their seats.

Telefon çaldığında, ben televizyon izliyordum.

I was watching TV when the telephone rang.

Kapı zili çaldığında ayrılmak üzereydim.

I was about to leave when the doorbell rang.

Telefon çaldığında eve girmek üzereydim.

- I had barely got in the house when the phone rang.
- I had barely got into the house when the phone rang.

Zil çaldığında öğretmen dersi sonlandırdı.

When the bell rang, the teacher ended the class.

Telefon çaldığında henüz uykuya dalmıştım.

I had hardly fallen asleep when the telephone rang.

Tom telefon çaldığında tatlısını yiyordu.

Tom was eating his dessert when the phone rang.

Telefon çaldığında yatmaya gitmek üzereydim.

I was about to go to bed when the phone rang.

Telefon çaldığında, dışarı çıkmak üzereydim.

I was about to go out, when the telephone rang.

Siren çaldığında Tom oturmak üzereydi.

Tom was about to sit down when the siren sounded.

Biri kapıyı çaldığında yemek yiyorduk.

We were eating when someone knocked on the door.

Telefon çaldığında dışarı çıkmak üzereydim.

I was about to go out when the phone rang.

Telefon çaldığında babam ayrılmak üzereydi.

My father was about to leave when the phone rang.

Telefon çaldığında babam çıkmak üzereydi.

My father was about to leave when the telephone rang.

Kapı zili çaldığında Tom uyuyordu.

Tom was sleeping when the doorbell rang.

Telefon çaldığında işe gitmek üzereydim.

I was about to leave for work when the telephone rang.

Telefon çaldığında öğle yemeği yiyordum.

I was eating lunch when the phone rang.

Telefon çaldığında, öğle yemeğimi yiyordum.

I was having my lunch when the phone rang.

Tom telefon çaldığında derin uykudaydı.

Tom was fast asleep when the telephone rang.

Telefon çaldığında kapıdan yeni girmiştim.

I'd just come in the door when the phone rang.

Kapı çaldığında hâlâ yemek yiyordum.

I was still eating when the doorbell rang.

Telefon çaldığında, ben dışarı gidiyordum.

I was going out, when the telephone rang.

Telefon çaldığında yatağa gitmek üzereydim.

I was just about to go to bed when the phone rang.

Telefon çaldığında daha yeni yatmaya gitmiştim.

I had hardly gone to bed when the telephone rang.

Telefon çaldığında evi terk etmek üzereydim.

I was about to leave home when the telephone rang.

O, telefon çaldığında dışarı çıkmak üzereydi.

- I was about to go out when the telephone rang.
- He was about to go out when the telephone rang.

Zil çaldığında, öğretmen sınıfını paydos etti.

The teacher dismissed his class when the bell rang.

Tom Mary kapıyı çaldığında gitmek üzereydi.

Tom was about to leave when Mary knocked on the door.

Telefon çaldığında, hepimiz evden ayrılmak üzereydik.

We were all set to leave when the phone rang.

Telefon çaldığında o bir duş alıyordu.

She was taking a shower when the phone rang.

Telefon çaldığında Tom neredeyse kapının dışındaydı.

Tom was halfway out the door when the phone rang.

Mary kapı zilini çaldığında Tom uyuyordu.

Tom was sleeping when Mary rang the doorbell.

Telefon çaldığında ben akşam yemeğimin ortasındaydım.

I was in the middle of my dinner when the phone rang.

Zil çaldığında ben tam gitmek üzereydim.

I was just about to go out, when the bell rang.

Telefon çaldığında eve zar zor girmiştim.

I had barely got into the house when the phone rang.

Gitar çaldığında bir mızrap kullanıyor musun?

Do you usually use a pick when you play the guitar?

Zil çaldığında tam banyo yapmak üzereydi.

She was just about to take a bath when the bell rang.

Birisi kapıyı çaldığında o yatmaya gitmek üzereydi.

She was about to go to bed when someone knocked on the door.

Telefon çaldığında Tom tam dışarı çıkmak üzereydi.

Tom was just about to go out when the phone rang.

Telefon çaldığında cevap vermek için ona koştu.

When the phone rang, he ran to answer it.

Alarmım çaldığında onu her zaman uykumda kapatırım.

When my alarm clock goes off, I always stop it in my sleep.

Telefon çaldığında Tom kimin aradığını zaten biliyordu.

When the phone rang, Tom already knew who was calling.

Ölüm kapınızı çaldığında dünyadaki tüm servet faydasızdır.

All the wealth in the world is useless when death comes knocking on your door.

Kapı zili çaldığında Tom bir banyo yapmak üzereydi.

Tom was about to take a bath when the doorbell rang.

Birisi kapıyı çaldığında, o tam kitabı okumaya başlamıştı.

She'd just begun to read the book when someone knocked on the door.

Kapızilim çaldığında öğle yemeğini yemeyi az önce bitirmiştim.

I had just finished eating lunch when my doorbell rang.

Kapı zili çaldığında bodrumdaydım, bu yüzden onu duymadım.

I was in the basement when the doorbell rang, so I didn't hear it.

Tom cep telefonu çaldığında tam dışarı çıkmak üzereydi.

Tom was just about to go out when his cellphone rang.

Biri kapıyı çaldığında o, kitabı okumaya henüz başlamıştı.

She had scarcely started reading the book, when someone knocked at the door.

Yoksulluk ön kapını çaldığında sevgi arka kapıdan kaçar.

When poverty knocks at your frontdoor, loves escapes through the backdoor.

Tom telefonu çaldığında Mary'ye bir şey söylemek üzereydi.

Tom was about to say something to Mary when his phone rang.

Telefon çaldığında Tom tezgahta oturuyor ve bir dergi okuyordu.

Tom was sitting at the counter reading a magazine when the phone rang.

Akşam 11'de kapı zillerini çaldığında onlar yatmaya hazırlanıyorlardı.

They were getting ready to go to bed when I rang their doorbell at 11pm.

Onun çalar saati çaldığında, Mary zaten esniyordu ve geriniyordu.

When her alarm clock sounded, Mary was already yawning and stretching.

Telefon gecenin ortasında çaldığında o hemen bir şeyin kötü olduğunu bildi.

When the phone rang in the middle of the night, she immediately knew something was wrong.

John kapıyı çaldığında Tom ve Mary akşam yemeği için oturmak üzerelerdi.

Tom and Mary were about to sit down for dinner when John knocked on the door.

Telefon gecenin bir yarısında çaldığında kötü bir şey olduğunu hemen anladım.

When the phone rang in the middle of the night, I immediately knew something was wrong.

Zil çaldığında, Tom okuduğu kitabı kapadı ve onun kim olduğunu görmek için kalktı.

When the doorbell rang, Tom closed the book he was reading and got up to see who it was.

- Tekrar telefon çaldığında, onu görmezden gelmeyi planlıyorum.
- Telefon tekrar çalarsa, onu duymazdan gelmeyi planlıyorum.

If the phone rings again, I plan to ignore it.

Alarm çaldığında saat on ikiye çeyrek vardı. Bay Cunningham yeni yatmıştı ve Bay Alec ropdöşambırıyla piposunu tüttürüyordu.

It was quarter to twelve when the alarm broke out. Mr. Cunningham had just got into bed, and Mr. Alec was smoking a pipe in his dressing-gown.