Translation of "Ayrı" in English

0.016 sec.

Examples of using "Ayrı" in a sentence and their english translations:

Onlar ayrı ayrı ödediler.

They paid separately.

Onlar ayrı ayrı geldi.

They arrived separately.

Onları ayrı ayrı sarar mısınız?

Could you wrap them up separately?

Lütfen bize ayrı ayrı fatura çıkar.

Please bill us separately.

Onların her biri ayrı ayrı ödedi.

They each paid separately.

Tom ve Mary ayrı ayrı geldi.

Tom and Mary arrived separately.

Tom ve Mary ayrı ayrı yargılandılar.

Tom and Mary were tried separately.

Tom ve Mary ayrı ayrı ödedi.

Tom and Mary paid separately.

Her birinizle ayrı ayrı gurur duyuyorum.

I'm proud of each and every one of you.

Tom ve ben ayrı ayrı geldik.

Tom and I arrived separately.

Tom ve ben ayrı ayrı geliştik.

Tom and I have grown apart.

Tom ve ben ayrı ayrı ödedik.

Tom and I paid separately.

İki gözü de mesafeyi ayrı ayrı ölçümlüyor.

Each eye gauges distance independently,

Üç yıl önce buraya ayrı ayrı taşındık.

We moved here separately three years ago.

Onlar ayrı yaşarlar.

They live apart.

Ayrı olmamızı istemiyorum.

I don't ever want us to be apart.

Hiç ayrı kalmadık.

We've never been apart.

Biz ayrı dünyalarız.

- We're worlds apart.
- We are worlds apart.

Eşinden ayrı yaşıyor.

He is living apart from his wife.

Biz ayrı büyüdük.

We've grown apart.

Onların hepsi ayrı.

They are all separate.

Ayrı kalmak zorundasın.

You have to remain detached.

Sami'ye ayrı davranılıyordu.

Sami was treated differently.

- Bugün Alman usulü ödeyelim.
- Bugün ayrı ayrı ödeyelim.

Let's go Dutch today.

Birlikte mi yoksa ayrı ayrı mı ödeme yapıyorsunuz?

Are you paying together or separately?

Yavrulardan biri ayrı düşmüş.

One cub has become separated.

Herkesin yapacağı şey ayrı

what everyone will do is separate

İsterse ayrı da yönetebiliyordu

He could manage separately if he wanted

Biz ayrı hesaplar istiyoruz.

We'd like separate checks.

Ayrı hesaplar istiyoruz, lütfen.

We'd like separate checks, please.

O, ailesinden ayrı yaşıyor.

He lives apart from his family.

O, ebeveynlerinden ayrı yaşıyor.

He lives apart from his parents.

Yedikleri içtikleri ayrı gitmiyor.

- They're like two lovebirds.
- They stick together like glue.

Tom eşinden ayrı yaşıyor.

Tom is living apart from his wife.

Birlikte ya da ayrı?

Together or separately?

Ev, diğerlerinden ayrı duruyor.

The house stands apart from the others.

Onlar ayrı yataklarda uyuyorlar.

They sleep in separate beds.

İki ayrı parça var.

There are two distinct parts.

O ayrı bir soru.

That's a separate question.

Bu ayrı bir olasılık.

That's a distinct possibility.

Onlar ayrı ve dokunulmazdır.

They are separated, and cannot touch.

Her şey ayrı tutuldu.

Everything was kept separate.

Piller ayrı olarak satılır.

Batteries are sold separately.

Oraya ayrı arabalarla gittik.

We went there in separate cars.

Fadıl ve Leyla, Rami Hasan'ı öldürmek için ayrı ayrı yargılanıyorlardı.

Fadil and Layla were tried separately for the murder of Rami Hasan.

Ev numaranı, mahalleni, posta kodunu ve sokağını ayrı ayrı yazmak zorundasın.

You have to enter your house number, suburb, post code and street separately.

Ama geceler... ...ayrı bir hikâye.

But at night... it's a different story.

Bir dişi, diğerlerinden ayrı düşüyor.

A female is cut off from the others.

Garson, hesabımızı ayrı getir, lütfen.

Waiter, give us separate checks please.

Ailemizin tüm sorunlarından ayrı yaşıyordu.

He lived detached from all the troubles of our family.

O ondan ayrı kalmaya katlanamadı.

He couldn't bear to be apart from her.

Tom ve karısı ayrı yaşar.

Tom and his wife live separately.

Benim bebekliğim ayrı bir mutluluktu..

My infancy was more than happy.

Lütfen benim şeyleri ayrı bırakın.

Please leave my things alone.

Senden ayrı kalma düşüncesine katlanamam.

I can't bear the thought of being away from you.

Her yürüyüş ayrı adımlardan oluşmaktadır.

Every march is composed of separate steps.

Dan iki ayrı hayat yaşıyordu.

Dan was living two separate lives.

Kız arkadaşından ayrı kalmaya dayanamadı.

He couldn't stand being away from his girlfriend.

Sorun ondan ayrı olarak tartışılmalı.

This question must be discussed separately from that one.

Koltuk minderi ayrı olarak satılır.

Seat cushions are sold separately.

- Evlilikleri ayrı düşüyordu.
- Evlilikleri dağılıyordu.

Their marriage was falling apart.

Sami ve Leyla ayrı yaşıyordu.

Sami and Layla lived apart.

Ayrı ayrı sayfalara, en iyi arkadaşınızı anlatın; yaşı, nerede yaşadığı, işi gibi...

On a separate sheet of paper, describe your best friend: age, where he or she lives, his or her job, etc.

Bu konuları bir bütün olarak ele alma. Hepsine ayrı ayrı kafa yorman gerekiyor.

Don't lump all these issues together. You need to give every single one careful consideration.

Yedi ayrı yol geliştirdiğim fark ettim.

to look at a word to determine what the word was.

...her saat ayrı bir zorluk çıkarır.

every hour brings unique challenges.

Ayrı düşen dişi, aslanlarla çarpışmasını kaybetmiş.

The isolated female lost her battle with the lions.

Ve ayrı bir kafatası yığınıyla karşılaştılar.

and a separate pile of skulls.

Biz sadece iki haftayı ayrı geçirdik.

We've just spent two weeks apart.

O onu yapmaktan ayrı bir mutluydu.

She was more than happy to do it.

Bu yer Tom olmadan ayrı düşerdi.

This place would fall apart without Tom.

Bunu ayrı olarak sarar mısınız, lütfen?

Could you wrap this separately, please?

Bu şişeyi tüm diğerlerinden ayrı tutuyorum.

I keep this bottle separate from all the others.

İşi ve zevki ayrı tutmaya çalışırım.

I try to keep business and pleasure separate.

Onlar evleninceye kadar ayrı odalarda uyudular.

They slept in separate rooms until they were married.

Her ders için ayrı defterim var.

I have a separate notebook for each class.

Bizi ayrı tutacak bir şey yok.

There's nothing that can keep us apart.

Fadıl ve Leyla ayrı düşmeye başladılar.

Fadil and Layla began to drift apart.

Leyla ayrı bir odaya bile taşındı.

Layla even moved into a separate bedroom.

Zeka ve bilgi iki ayrı şeydir.

Intelligence and knowledge are two independent things.

Sami ve Leyla ayrı odalarda uyudular.

Sami and Layla slept in separate rooms.

Ayrı mı yoksa birlikte mi ödüyorsunuz?

Are you paying separately or together?

Bir kere yaşamaya başlayın ve her bir ayrı günü ayrı bir yaşam olarak sayın.

Begin at once to live, and count each separate day as a separate life.

Bu akşam buluşmanın ayrı bir ehemmiyeti var.

Tonight's get-together is extra special.

Konuşmak bir şey, yapmak ayrı bir şey.

Talking is one thing, doing is another.

Biz ayrı duramayız. Bir şey yapmamız gerek.

We can't stand apart. We ought to do something.

Anne ve babaları onları ayrı tutmaya çalıştılar.

Their parents tried to keep them apart.

Tom'un anne ve babası ayrı odalarda uyuyorlar.

Tom's parents sleep in separate rooms.

Bu ayrı bir tedavi için yeterince önemli.

This is important enough for separate treatment.

Siz ikinizin ayrı banka hesapları var mı?

Do you two have separate bank accounts?

Tom, John ve Mary'yi ayrı tutmak istedi.

Tom wanted to keep John and Mary apart.

Fadıl ve Leyla kendi ayrı yollarına gittiler.

Fadil and Layla went their separate ways.

Sami üç ayrı psikiyatrik değerlendirmeye tabi tutuldu.

Sami underwent three separate psychiatric evaluations.