Translation of "Bırakamam" in English

0.007 sec.

Examples of using "Bırakamam" in a sentence and their english translations:

Artık bırakamam.

I can't quit now.

Sigarayı bırakamam.

I can't stop smoking.

Onları bırakamam.

I can't leave them.

Onu bırakamam.

I can't leave her.

Burayı bırakamam.

I can't leave here.

Sysko'yu yalnız bırakamam.

I can't leave Sysko alone.

Paramı burada bırakamam.

I cannot leave my money here.

Tom'u orada bırakamam.

I can't leave Tom there.

Seni burada bırakamam.

I can't leave you here.

Tom'u yalnız bırakamam.

I can't leave Tom behind.

Tom'u burada bırakamam.

I can't leave Tom here.

Seni geride bırakamam.

I can't leave you behind!

Onu geride bırakamam.

- I can't leave him behind.
- I can't leave her behind.

Seni orada bırakamam.

I can't let you in there.

Onu yalnız bırakamam.

I can't let him alone.

Onu burada bırakamam.

I can't leave him here.

Seni böyle bırakamam.

I can't leave you like this.

Onu orada bırakamam.

I can't leave him there.

Onları burada bırakamam.

I can't leave them here.

Seyahatimizde sigarayı bırakamam.

I can't quit smoking on our trip.

İşi şansa bırakamam.

I can't afford to take any chances.

"Cal, sosyal medyayı bırakamam,

"Cal, I can't quit social media

Ben orduda sakal bırakamam.

I cannot grow a beard in the army.

Sadece seni burada bırakamam.

I can't just leave you here.

- Bırakamam!
- Vazgeçemem!
- Pes edemem!

I have to keep trying.

Seni burada yalnız bırakamam.

I can't leave you here alone.

Ben onları orada bırakamam.

I can't leave them there.

Ben onu burada bırakamam.

I can't leave her here.

Fadıl'ı bu şekilde bırakamam.

I can't leave Fadil like this.

Kuru incir yemeyi bırakamam.

I can't stop eating dried figs.

Ben şimdi Tom'u orada bırakamam.

I can't just leave Tom there.

O belgeyi burada seninle bırakamam.

I can't leave that document here with you.

Tom'u orada tek başına bırakamam.

We can't leave Tom there by himself.

Taninna'yı burada bırakamam. Bir polis var.

I cannot drop Taninna here. There is a policeman.

Ben onları dükkanda tamamen yalnız bırakamam.

I cannot leave them completely alone in the shop.

Ben onları mağazada tamamen yalnız bırakamam.

I cannot leave them completely alone in the store.

Seni burada öyle tek başına bırakamam.

I can't just leave you here by yourself.

- Buradan ayrılamam.
- Burayı bırakamam.
- Burayı terk edemem.

I can't leave here.